Somut neden: ‘Beni lunaparka götürmen için önce senin boşalman gerekir. Eğer senin boşalmanda yardımcı olamazsam, senden birşey istemeye hakkım da olamaz. Öyleyse ellerimi, tıpkı güçsüz bir kadın gibi içe doğru kıvırıp, bir mitolojik kahramanın şanlı göğsü gibi soluyan gövdene bastırarak, her istediğini yapacağım.’
Etken neden: ‘Kendimi kadın olarak duyumsamam için erkeğin gereksinmelerini gidermeliyim. Bu gereksinmeler, ontolojik kendiliği şahlandıran kışkırtıcı bir içerik taşırlar. Bu yüzden her istediğini yapacağım.’
Biçimsel neden: ‘Kabuk ve yara arasındaki nedensel bağı kırmak zorundayım. Öyle bir biçim yaratmalı ve sonra da o biçimi öyle bir doyurmalıyım ki, her biçim, kendi karşıtı olan içeriği sistemin anlam sözlüğüne dahil edebilmeli. Tüm bu sürecin tam merkezinde istek var! Çünkü istek, arzunun öngörülen biçimlerinden biridir. Öyleyse bu arzuyu ortaya çıkarmak için her istediğini yapacağım.’
Kadın: Her istediğini yapacağım...
Adam: Benim sorunlarım var, normal biri değilim ben.
Kadın: Ne sorunun var?
Adam: Karakter...
Kadın: Anlat lütfen.
Adam: Kadın gördüğümde nefes alamıyorum.
Kadın: Her kadın gördüğünde oluyor mu? Nasıl yaşıyorsun nefes almadan?
Adam: Koltuk altımdan alıyorum.
Kadın: Yüzer gibi yaşadığını anlamıştım.
Adam: Yapıçözümcü bir Fransız kadın da aynı şeyi söylemişti.
Kadın: Avrupalı kadınlar hiçbir şeyi çözemez!
Adam: Sürekli kıyaslıyorsun.
Kadın: Kendimi dışarda tutmanın başka yolu yok.
Adam: Bağları birbirine dolanmış uzun bir bot gibisin.
Kadın: Bol bağcıklı botlar proletaryayı hatırlatır bana.
Adam: Aynı kokan farklı marka diş macunlarıdır proletarya.
Kadın: Giderek yabancılaşıyorsun kendine...
Adam: Taylorizme karşıyım ben! Diş macunları bant üzerinden gitmemeli, tersine karpuz gibi havadan fırlatılmalıdır.
Kadın: Havadan gelen şeylerden kaçamam ben, hep başıma düşerler.
Adam: Penguenler, zayıf kadınlardan kan geldiğinde istemsiz çırpınıyorlarmış doğru mu?
Kadın: Bilmiyorum.
Adam: Zayıf ve kemikli ellere sahip kadınlar erkek gibi işerlermiş, peki bu doğru mu?
Kadın: Bir zamanlar küçükken, ayakta işemek için bir alet icat edildiğini okumuştum.
Adam: Çok şey biliyorsun, hissediyorum bunu. Senle ben, birbirimizi bütünleyen ailevi bir bileşik kabız, hatta bileşik yapıyız... Senden akan bilgi bana dökülüp kabımızdaki suyu eşitliyor. Biz bu suya 'bilgi' diyoruz. Zamanın sürekliliği gereğince beni zamanın bir parçası olarak gördüğün söylenebilir mi?
Kadın: Sana olan sevgim geçici diye mi soruyorsun?
Adam: Hayır, sürekliliğe inanır mısın diye soruyorum...
Kadın: Bir nevi... Aslında döngüye inanırım, dönüp dolaşıp aynı yere gelmeye. Bu yüzden sürekli aynı filmi izlerim.
Adam: Işıklar kesildi yine! Mumları getirsene diğer odadan. Sonra dudaklarımı bulmaya çalışırsın.
Kadın: Olur, her istediğini yapacağım!
tutku var burda.. istek, şehvet.. çok güzel bu yazı
YanıtlaSilcok güzel, ditto.....
YanıtlaSil