28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Fassbinder Yalanı


Bayanlar baylar, size bir sır vereyim: Her şey bir Fassbinder yalanıymış.

25 Temmuz 2014 Cuma

Babamın Adı


Aile fotoğraflarını teşhir etmekten çoğunlukla kaçınmışımdır. Bunun nedeni, Engels'in "The Origin of the Family, Private Property and the State" makalesine duyduğum zoraki militan saygı değil elbette! İşin içinde başka şeyler de var; örneğin 'geriye dönüp baktığımda' diye başlayan cümlelerin aslında hangi zamanı referans aldıklarını bilemeyişimdeki çaresizlik var. Sonra, nesnel süperego düzeyinde 'adam gibi adam' olamayışımdaki 80'li yılların yapısal utancı var. O yılları ergen ya da post-ergen olarak yaşayanlar bilir, utancın oluşabilmesi için iki temel unsur yeterliydi: 'Arkadaş olabilir miyiz' sorusunun karşı cinsiyet tarafından mutlak reddi ve ıslak mayonuzun Renault 12'nin muhteviyatı belirsiz koltuğunda bıraktığı ve kıçınızla hiç de ilgisi olmayan o 'mutlak soyut' iz! 'Anal cüruf' adını verdiğim o hayaletimsi izle bağlantım neyse ki 1992'den sonra tamamıyla kesildi.

Lafı daha fazla uzatmadan, daha fazla utanmadan ve daha da geriye dönmeksizin, aile temsili olan babamın adıyla (nom de MON père) çekmiş olduğum bir fotoğrafımı paylaşıyorum sizlerle. İlksel kastrasyon sürecinin giderek kendi fütüristik metaforlarına ufalandığı ve nihayetinde kaygıyı tuhaf bir 'kendini izleme' hazzına dönüştürdüğü böylesi bir ikili aile saadeti içinde olmaktan mutluluk duyduğumu saklamayacağım sizden.

Bana çokça sünnet fotoğraflarımı hatırlatan ve toplumsal anlamda 'kusurlu-mühürlenmiş' ama yine de domuz gibi sağlıklı olduğumu çağrıştıran şu oral sağaltım ritüelinin, devamını bir türlü sağlayamadığım kendi soy ağacımı da bir biçimde sulamasını diliyorum.

Tanrı Engels'i, aileyi ve her daim anarşist 20 yaş dişlerini kutsasın!

24 Temmuz 2014 Perşembe

Schick - After Shave, Pour Etre Mieux Dans Sa Peau



Rica ederim, birbirinden renksiz ve 'kendiliğinden salak' reklam filmlerinde çalışıp da 'sürrealizm öğret' diye bana gelmeyin. Yok ille de sıkıcı hayatınıza kapıcı sakızı gibi yapışarak içinde 'artı' geçen bir değer edinme hevesindeyseniz, Godard'ın Filistin sosuna batırılmış 'Schick' reklamını izleyerek işe başlayın; sabah sabah karı-koca arasında geçen 'hayli politik' bir tartışmanın, koku duyusunu uyaran şu inanılmaz 'iksir' sayesinde nasıl sıfırlandığına tanık olun. Hatta utanmayıp bir de slogan üretin: "Schick, kadının erkeksi protestosunu kökünden kazır!" 

Reklamın sonunda kameranın parfüm şişesine yaptığı o akıl almaz zoom-out / in hareketi (passage à l'acte) sırasında Godard'ın diyalektik, akabinde materyalist yüzünü ve hüznünü görmek için inanın her şeyi yapardım. 

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Gradiva


Hayatında en azından bir kez kadın ayağı görmüş olanlar, Freud'un "Der Wahn und die Träume in W. Jensens Gradiva" denemesinin arkaik psikanalitik literatür dahilinde gerçekleştirilen ilk 'One Night Stand' yapıt olduğunu bilirler. Psikoseksüel aşamaların sırat köprüsü olarak kabul edebileceğimiz Oedipal dönemde takılmış fetişistik libidoyu disiplinler arası bir ciddiyetle analiz ettiği hezeyanına kapılan kitap, hedef aldığı libido 'anonim' olduğu için olacak, ayak göstermeden 'ayakçı' bir kesim yaratabilmeyi başarmıştır. 

Böylesi bir organize ve 'ikinci el fetişist' bir 'hazır fantezi' güruhunun dışında kaldığım için, -Tanrıya şükür- geçtiğimiz yılların birinde Verona'da otobüs beklerken, Gradiva'nın hiç de edebi olmayan 'kısmi' -partial- hayaletinin beni fena halde yokladığı-yakaladığı-sıkıştırdığı gerçeğiyle karşılaştım! Evrensel uyum yasalarını altüst edecek biçimde kötü tasarlanmış bir "Alain Robbe-Grillet" imgesi olarak Verona'nın sisleri arasından kafama çarpan "hani şu şey"in, yani Gradiva'ya ait zincirli protez ayağın, sıradan olmakla 'kendi' olma hakkını çoktandır yitirmiş olan beni kolaylıkla baştan çıkardığını söyleyeceğim size! 

Fotoğrafta, ele geçmiş olan 'ben' ile kendini 'görünüm' olmaktan 'görünür' olmaya indirgeyen ve adına 'ayak' denilen Gradiva'nın cinsel organıyla uzun uzadıya (tam 35 dk) bakışmamıza tanıklık ediyorsunuz.

15 Temmuz 2014 Salı

LIBIDO


İşte size Sırbistan'dan bir duvar!

Tanrı şahidimdir, Libido'nun i'si, İkarus'un i'sinden (I... comme Icare) her zaman daha politik olmuştur; duvara sıktığı kurşunla yarı-ciddi bir dil bilgisi yanlışına düşen Mrs. Eros'un salaklığına rağmen! Böylesi bir yazım hatasının içinde karış almanın (+2 willpower) adım atmaktan (-3 Constitution) çok daha zor olduğunu saklayacak değilim.

Meraklısı için 'Gerçeklik Özel Sayısı': Duvardaki 'Libido' yazısı, bir Sırp cinsel-sever tarafından ne olduğu muamma bir Hırvat milisin kurşunu altına yazılmış, daha doğrusu dizayn edilmiş. 'Harf' ve kurşun deliği arasındaki uyumsuzluk, talep ve arzu arasındaki kara deliğe benziyor. Öyleyse ne mutlu o deliğe düşene, ne mutlu kendi çapında aktris I.A'nın beni hala aramamış olmasına... Biri şunun noktasını doğru yere koysun artık!

Orient Express, Yataklı Vagon - Belgrad, 2014