tactile deneylerinizi bıraktığımı söylemiştim ancak dayanamıyor ve marlene dietrich için bu defa kararımı bozuyorum sayın breton.
renk: boyası dökülmüş kahverengi duvarda paltolu bir adamın gölgesi koku: çizik plak dokunsal: yanan sigaranın tüle değen ucu işitsel: -30 derece santigradda ağızdan çıkar çıkmaz buz kristallerine dönüşüp yere düşen "liebe" kelimesi tat: beceriksizce silinmiş kırmızı ruj kalıntısı
Dietrich deneyinize söylenecek bir şey yok gibi görünüyor sevgili Vaziyet ancak yine de kendimi tutamayıp şunu sormak istiyorum: '-30' sabit sayısını hangi çağrışım denkleminden yola çıkarak duyumsadınız?
sayın breton; sanal konuşmalarda yüz ifadesi yerine geçtiği iddia edilen "ikon"ları kullanmaktan hoşlanmıyorum ancak bazen ciddi bir lafı gülümseyerek söylediğim anlaşılsın diye mecbur kalıyorum. pek "ciddi" yorumunuzu okuyunca kahkaha attım, eksik olmayınız. bunu evvela belirteyim.
dietrich deneyimle ilgili "söylenecek bir şey yok" olması pek üzücü. mevzu eksik bulma iken pek cömertsiniz ancak konu "övgü"ye gelince nedense cimriliğiniz tutuyor bence. dietrich deneyimi pek beğendiğinizi "seziyorum" :)
-30'a gelince; der blaue engel'in tarihi 1930'dur, işitsel çağrışımlarımın marlene'le ilgili kısmının ilk başladığı film de bu filmdir..
o halde ben de kendimi tutamayıp sormak istiyorum: "şarap mahzeni" ve "yanlara doğru deforme olmuş beyaz babetler"i hangi çağrışım denkleminden yola çıkarak duyumsadınız? zira yaptığınız "deney" değil "kehanet"in sınırlarına giriyor sanırım.
Çağrışımların bilinçdışı motorlu olduklarını düşünürsek, '-30' sabit sayısıyla 'Der Blaue Engel' filminin yapım tarihi arasında kurmuş olduğunuz bu akılalmaz ilişkiyi, rasyonel bir sıfat olarak mı yoksa irrasyonel bir sıfatsızlık kabulünde mi ele alacağım konusunda halen şüphe duymaktayım.
Bu iç kemiren şüphenin ortadan kalkması, soracağım şu soruya vereceğiniz yanıtla mükün: '-30' sabit sayısının yüklendiği anlamı, 'işitsel' bölümüne girdiğiniz entry öncesinde mi kurguladınız yoksa girdikten sonra mı?
Can alıcı sorunuza gelirsek, 'kehanet' ve 'deney' arasındaki farkların tek bir kanalda bütünleştiği 'simyevi' bir radyo istasyonundan aldınız o sinyali.
Sizi o mekan dahilinde ve o aksesuar içinde düşünme nedenim, Truffaut'nun 'Baisers Volés', 'Domicile Conjugal' ve 'L'Amour en Fuite' üçlemesine, 'Claude Jade' kılığında yakışabileceğiniz sezgisi ile ilgiliydi. Sanırım hepsi bu...
Kendinizi tutamayıp, metninizin başında sormanız gereken soruyu metnin sonunda sorma dürtünüze / sabrınıza saygı duydum.
sayın breton; "şüphe"ye daima saygı duyarım. "der blaue engel" filminin yapım tarihi bir başlangıçtı demiştim anımsarsanız. marlene hanım bana daima 20'lerin ve 30'ların pek sevdiğim kadınlarını, estetiğini, ışığını, sesini ve filmlerini anımsatır. onun ilk farkına vardığım film ise der blaue engel'dir. filmin yapım tarihini bu filmi seven biri olarak "gençlik yıllarım"dan beri bilmekteyim aptal bir bilgi olarak, çağrışım beklerken de birden aklıma geliverdi. yani öncesi/sonrası gibi lineer ilerleyen bir zaman yok maalesef olayda. bu durumu rasyonel bir sıfat ya da irrasyonel bir sıfatsızlık olarak isimlendirmek size kalmış.
metnin başında sormam gerektiğini düşündüğünüz soruya verdiğiniz cevabı çok ilginç buldum doğrusu. ancak tarafsız bir yorum yapmam imkan dahilinde değil. cevaptan sonra işaret ettiğiniz "dürtü/sabır" bahsine bakarak, sorumun yerinin isabetli olduğuna bir defa daha inanmış bulunuyorum.
Verdiğim yanıt, 'Newsweek Türkiye' isimli süreli yayında düzenli olarak futbol yazıları yazmak kadar ilginç mi bilemiyorum ancak gençlik yaşamınıza dair fiksasyon noktaları, benim cephemde bu filmlerin enerji alanını tüketiyor fütursuzca.
tactile deneylerinizi bıraktığımı söylemiştim ancak dayanamıyor ve marlene dietrich için bu defa kararımı bozuyorum sayın breton.
YanıtlaSilrenk: boyası dökülmüş kahverengi duvarda paltolu bir adamın gölgesi
koku: çizik plak
dokunsal: yanan sigaranın tüle değen ucu
işitsel: -30 derece santigradda ağızdan çıkar çıkmaz buz kristallerine dönüşüp yere düşen "liebe" kelimesi
tat: beceriksizce silinmiş kırmızı ruj kalıntısı
Dietrich deneyinize söylenecek bir şey yok gibi görünüyor sevgili Vaziyet ancak yine de kendimi tutamayıp şunu sormak istiyorum: '-30' sabit sayısını hangi çağrışım denkleminden yola çıkarak duyumsadınız?
YanıtlaSilsayın breton;
YanıtlaSilsanal konuşmalarda yüz ifadesi yerine geçtiği iddia edilen "ikon"ları kullanmaktan hoşlanmıyorum ancak bazen ciddi bir lafı gülümseyerek söylediğim anlaşılsın diye mecbur kalıyorum. pek "ciddi" yorumunuzu okuyunca kahkaha attım, eksik olmayınız. bunu evvela belirteyim.
dietrich deneyimle ilgili "söylenecek bir şey yok" olması pek üzücü. mevzu eksik bulma iken pek cömertsiniz ancak konu "övgü"ye gelince nedense cimriliğiniz tutuyor bence. dietrich deneyimi pek beğendiğinizi "seziyorum" :)
-30'a gelince; der blaue engel'in tarihi 1930'dur, işitsel çağrışımlarımın marlene'le ilgili kısmının ilk başladığı film de bu filmdir..
o halde ben de kendimi tutamayıp sormak istiyorum: "şarap mahzeni" ve "yanlara doğru deforme olmuş beyaz babetler"i hangi çağrışım denkleminden yola çıkarak duyumsadınız? zira yaptığınız "deney" değil "kehanet"in sınırlarına giriyor sanırım.
Sevgili Vaziyet,
YanıtlaSilÇağrışımların bilinçdışı motorlu olduklarını düşünürsek, '-30' sabit sayısıyla 'Der Blaue Engel' filminin yapım tarihi arasında kurmuş olduğunuz bu akılalmaz ilişkiyi, rasyonel bir sıfat olarak mı yoksa irrasyonel bir sıfatsızlık kabulünde mi ele alacağım konusunda halen şüphe duymaktayım.
Bu iç kemiren şüphenin ortadan kalkması, soracağım şu soruya vereceğiniz yanıtla mükün: '-30' sabit sayısının yüklendiği anlamı, 'işitsel' bölümüne girdiğiniz entry öncesinde mi kurguladınız yoksa girdikten sonra mı?
Can alıcı sorunuza gelirsek, 'kehanet' ve 'deney' arasındaki farkların tek bir kanalda bütünleştiği 'simyevi' bir radyo istasyonundan aldınız o sinyali.
Sizi o mekan dahilinde ve o aksesuar içinde düşünme nedenim, Truffaut'nun 'Baisers Volés', 'Domicile Conjugal' ve 'L'Amour en Fuite' üçlemesine, 'Claude Jade' kılığında yakışabileceğiniz sezgisi ile ilgiliydi. Sanırım hepsi bu...
Kendinizi tutamayıp, metninizin başında sormanız gereken soruyu metnin sonunda sorma dürtünüze / sabrınıza saygı duydum.
sayın breton;
YanıtlaSil"şüphe"ye daima saygı duyarım. "der blaue engel" filminin yapım tarihi bir başlangıçtı demiştim anımsarsanız. marlene hanım bana daima 20'lerin ve 30'ların pek sevdiğim kadınlarını, estetiğini, ışığını, sesini ve filmlerini anımsatır. onun ilk farkına vardığım film ise der blaue engel'dir. filmin yapım tarihini bu filmi seven biri olarak "gençlik yıllarım"dan beri bilmekteyim aptal bir bilgi olarak, çağrışım beklerken de birden aklıma geliverdi. yani öncesi/sonrası gibi lineer ilerleyen bir zaman yok maalesef olayda. bu durumu rasyonel bir sıfat ya da irrasyonel bir sıfatsızlık olarak isimlendirmek size kalmış.
metnin başında sormam gerektiğini düşündüğünüz soruya verdiğiniz cevabı çok ilginç buldum doğrusu. ancak tarafsız bir yorum yapmam imkan dahilinde değil. cevaptan sonra işaret ettiğiniz "dürtü/sabır" bahsine bakarak, sorumun yerinin isabetli olduğuna bir defa daha inanmış bulunuyorum.
saygılar..
Verdiğim yanıt, 'Newsweek Türkiye' isimli süreli yayında düzenli olarak futbol yazıları yazmak kadar ilginç mi bilemiyorum ancak gençlik yaşamınıza dair fiksasyon noktaları, benim cephemde bu filmlerin enerji alanını tüketiyor fütursuzca.
YanıtlaSilbu noktada yorum değeri taşıdığına inandığım kahkahamın bu sayfalara not düşülmesini istiyorum mümkünse.
YanıtlaSil