22 Aralık 2010 günü, yaklaşık 9 saat süren teorik bir psikanaliz çalışmasını takiben, masamın karşısında aniden belirmiş olan sevgili Dr. Wilhelm Reich'ın hayaletiyle yaptığım söyleşiden alınmıştır.
- Dr. Reich! Öldüğünüzü sanıyordum.
- Görüntülerin aksine görünümler aldatıcıdır Tan.
- İnanın uzun zamandır böyle çağrılmamıştım.
- Adınız Tan değil mi?
- Evet efendim.
- Öyleyse?
- Jung’un ‘Die Verschiedenen Aspekte Der Wiedergeburten’ makalesini okuduğumdan bu yana aslında ruhumun André Breton’dan...
- Kaç yaşındasınız Tan?
- Aralığın son gününde 40 olacağım.
- Yaşınız bu söylediklerinize inanmak için oldukça büyük sayılmaz mı?
- Ama aynı makale ‘Über Wiedergeburt’ adıyla genişletildiğinde anladım ki...
- Eğer Jung’tan söz etmeye devam edecekseniz bu saçmalığa harcayacak daha fazla zamanım olmadığını itiraf edeceğim!
- Afedersiniz Dr.Reich.
- Yıllarca Jung gibi gizemci şarlatanların aslında ne mal olduklarını ortaya çıkarmak için savaştım. Sadık bir okurum olarak kitaplarımdan hiçbir şey anlamamış olduğunuzu görmek doğrusu acı verici.
- Sizi üzmek niyetinde değildim.
- ‘Ether, God And Devil - Cosmic Superimposition' kitabımı açıp bir kez daha okursanız ‘Jung’ diye bir şey olmadığını görürsünüz.
- En son okuduğum kitabınızdır, 96 yılında! Kitabı kız arkadaşımın kütüphanesinden çalmıştım.
- Fark etmemesi ilginç.
- Başta ben de öyle sanmıştım ama ertesi gün yaşadığım eve geldi. Her zaman olduğu gibi üzerinde derin yırtmaçlı uzun bir etek ve anneannesinden kalma topuklu ayakkabıları vardı. Yatağa uzanmamı söyledi. Ani bir refleksle oyuncakçıdan aldığı kelepçelerle bileklerimi yatağın demirine tutturdu. Sonra da tanrıçalara özgü bir soğukkanlı tavırla Berlioz’un Symphonie Fantastique albümünü çalmaya başladı. Ne zaman bu kaseti dinlesek...
- Uzatmayın da sonuç olarak kitabın kimin kütüphanesinde kaldığını söyleyin, sizin mi onun mu?
- Yazık ki babamın, Dr. Reich.
- Babanız kütüphanesini annenizle ortak olarak mı kullanıyor?
- Annemin mutfağını babamla ortak olarak kullandığı kadar.
- Muhtemelen babanızın bu ortaklıktan haberi yok.
- Annemin de öyle olmalı.
- Geçelim bu aile dramasını.
- Geçelim doktor... Biliyor musunuz, sürrealizm hakkında ne düşündüğünüzü hep merak etmişimdir.
- Sanatçılar üzerine düşündüklerimi Character Analysis’in son cildine eklenen baskıda okumuş olmalısın.
- Evet, okudum elbette! Sanatçılara ismini hiç duymadığım hastalıklar bahşetmiştiniz.
- Muhtemelen çevirmen ile ilgili bir sorundur. Ancak sanatçılar konusunda Freud kadar esnek olamadığımı biliyorum.
- Fakat yine de mezarınızda çalması gereken şarkıyı ölmeden önce seçecek kadar da duyarlıydınız sanat konusunda. Ayrıca akordeon virtüözü olduğunuzu duymuştum.
- Benimle ilgili bir magazin bülteni çıkarmıyorlardır umarım!
- Hayır Dr. Reich, bu bilgiyi Makavejev’in ‘W.R: Mysteries of the Organism’ filminden edindim. Çocukken kısraklara mastürbasyon yaptığınız ve dadınızla daha dört yaşındayken hipotetik bir cinsel ilişki kurduğunuz bilgilerini de tabi.
- Kısraklar mı, bu saçmalık da neyin nesi?
- Cinsellik konusunda sağlıklı bir çocukluk geçirdiğinize ithafen Reichian anarşistlerin tuttuğu anekdotlar.
- Hepsi palavra! Ne kısraklara mastürbasyon yaptım ne de dadımla yattım! Tüm bu saçmalıklara inanmış olduğunuzu göstermekle kitaplarıma büyük bir saygısızlık ettiğinizi belirtmeliyim, özellikle de 'Die Funktion des Orgasmus'a!
- O kitabı yedi kadınla birlikte ve tam altı kez okudum doktor! Hangi kadının fallustan kaçtığını şimdi hatırlayamıyorum ama ‘Orgazm Refleksi’ kuramınızı yanlış anlamadığıma eminim. Hatta korku sineması ile ilgili yazdığım saçmasapan bir kitapta size gönderme yaparak...
- Daha fazla dinlemek istemiyorum!
- Ama kadınlar dinlemişti Bay Reich. Lütfen kitabımdan bir bölümü size de okumama izin verin.
- Dinlemek istemediğimi söyledim.
- Nasıl isterseniz doktor.
- Bu arada az önce sürrealizm dediniz. Doğrusunu isterseniz pek fazla sürrealist tanıdığımı söyleyemem. André Breton’un adını birkaç kez duymakla birlikte hiç kitabını okumadım. Aslına bakarsanız pek de merak etmiyorum. Sonradan hatanın ve tehlikenin farkına varsam da hayatının büyük çoğunluğunu Sovyet ideolojisinin hayranlığıyla geçirmiş benim gibi birinin Fransız marjinallerle işi olmayacağı açık.
- 'The Mass Psychology of Fascism' kitabının, o dönemlerde yaşadığınız ideoloji kaynaklı içsel çatışmaların ürünü olduğu kesin.
- Boyunuzdan büyük laflar ediyorsunuz André!
- İnanın uzun zamandır böyle çağrılmamıştım.
- Adınız André değil mi?
- Evet efendim.
- Öyleyse?
- Bağışlayın doktor ama ne zamandır blogumu okuduğunuzu merak ediyorum.
- Geçen Ağustos ayından beri.
- Peki şimdiye kadar niçin hiç yorum yazmadığınızı sorabilir miyim?
- Çünkü blogunuz bilimsel bilgi üretmekten çok kadınları tuzağa düşürmek adına düzenlenmiş düzeyiz bir parti programına benziyor.
- İnanın doktor şimdiye kadar hiçbir blog okuruyla birlikte olmadım! İnanmıyorsanız bayan G’ye sorun.
- Bana terapiye gelen kadınlar öyle söylemiyor ama! Özellikle de terapiye sizin yüzünüzden gelenler.
- Bu kadar kötü olamaz doktor!
- Evet André, bu kadar kötü. Emin olun onların ruhlarında açtığınız yaraları kapatmak hiç de kolay olmuyor.
- Sizi uğraştırdığım için üzgünüm.
- Fışkırma gücünün bedensel boşalma refleksiyle bitkisel ya da ahlaki bir bağlantısı olmadığını biliyor olmalısınız.
- Elbette biliyorum doktor.
- O halde kadınların üzerine fışkırırken hedef alanınızı ve ahlak coğrafyanızı belirleyin de fışkırın. Aksi taktirde kirlettiğiniz yüzleri temizlemek için koca bir yüzyıl geçmesi gerekecek!
- Çalışırım Dr. Reich.
- Ayrıca bayan D. ile uğraşmaktan da vazgeçin.
- Yoksa o da mı terapiye geliyor?
- Henüz değil ama elimdeki liste yeni bir vakaya yer açamayacak kadar dolu.
- Ne garip, eskiden sexpol örgütlerine bağlı sağlık ocaklarında cinsel sorunlar yaşayan emekçi sınıf için ücretsiz yardımda bulunurken şimdi blogtaki kadınlar için yapıyorsunuz aynı şeyi.
- Para almadığımı da kim söyledi? Ayrıca dudağınızın sağ kenarında bunun sizi onurlandırdığına dair bir gülücük yakaladığımı söylesem?
- Hayır doktor, bunu bana yapamazsınız! Hayatım boyunca coşkusal vebadan uzak durdum. Hiçbir zaman kadınlarla sırf birlikte olmak için olmadım! Ne olur bu gülücüğü yakalamadığınızı söyleyin.
- Üzgünüm André ve korkarım o gülücük, sizin sahte paniksel çırpınışınızda bile aynı köşede adi bir Jung kılıcı gibi parlıyor.
- O gülüşü kazımanız için ne isterseniz yaparım doktor, yalvarırım beni yalnız bırakmayın!
- O halde Bayan D'den uzak dur!
- Nasıl isterseniz.
- Ayrıca Bayan M. ile görüşmeni yasaklıyorum. Aksi taktirde kızcağızın adet düzeni İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na dönecek.
- Bundan beni sorumlu tuttuğunuza inanamıyorum.
- Rica ederim söylediklerimi yapın!
- Peki doktor.
- Şimdi zor olmayacaksa sizden bir istirhamım olacak.
- Emredin!
- Öncelikle şu köle-efendi diyalektiğini kölenin leyhine bozan hitap şeklinizden vazgeçin! ‘People In Trouble’ kitabında mitleştirilmiş bir düşüncenin ya da kişinin, sofuluğun tuzağına düşmesindeki kaçınılmazlıktan bahsetmiştim. Şimdi böyle konuşarak siz de beni kendi bağnazlığınızın tuzağına düşürüyorsunuz.
- İyi ama doktor sizinle arkadaşmış gibi konuşamam ya.
- En azından şu hiyerarşik hitap düzenine bir son verin. Seslenişinizde biraz daha eşitlikçi olun lütfen.
- Peki doktor.
- Diyeceğim şu, uzun zamandır bir kadınla birlikte olmuyorum, yani acunsal ortaklık anlamında! Düşünüyorum da eğer blogtan tanıdığınız biri varsa sadece bir geceliğine ayarlar mısınız bana? Ama sakın bunu pezevenklik ya da dirimsel bir hayır işi gibi görmeyin. Ben sadece prostat kanserimi yarım yüzyıl kadar geciktirmek istiyorum o kadar.
- Peki bunu kadının da bilmesi gerekiyor mu doktor?
- Ne demek bilmesi gerekiyor mu? Kadını Jung’a değil bana ayarlayacaksın. Telepatik olarak düzüşemem ya!
- Afedersiniz doktor ama bu arzunuzu bloga bir ilan olarak verseniz diyordum.
- Tabi ya, koskoca Reich bloga ortaklaşmacı bir cinsel seans için ilan veriyor! Saçmalamayın lütfen, bulamam deyin, gelecek Ağustos ayına kadar bekleyeyim ama böylesi öneriler sunup da benim kişilik zırhımı örgütlemeyin!
- Peki Bay Reich, bulmaya çalışacağım. Dönüşümceli histerik mi, klitoris takıntılı mı yoksa zorlanımlı kişilik yapısında bir kadın karakter mi tercih edersiniz?
- İşte şimdi tam bir pezevenk gibi konuştunuz. Bravo size! Kitaplarımı hangi uzaylı dilinize çevirdi bilemiyorum ama bana hastalıklı karakterleri layık gördüğünüz gün gibi ortada!
- Sizin gibi yıkılmaz bir baba figürünün arzu evrenine giremeyişimi mazur görün lütfen. Bir an nasıl bir kadın istediğinizden emin olamadım.
- Gayet basit. 1.70’in üzerinde, 60 kilo civarında, kitaplarımın bir kısmını okusa da adımı hiç duymamış, babasının koleksiyonundan aşırdığı keman teliyle kötü geçen çocukluğunu boğmaya çalışan ve aile bağlarını koparma kararı almış 18 yaşından büyük olmayan bir kız bulabilirseniz eğer...
- 18 mi dediniz?
- Daha da inebilirim.
- Buna eminim.
- Geçin dalganızı bakalım. Nasıl olsa sürreal püriten ahlakınız birkaç yıla kadar prostatınızda olmadık bir büyümeyle karşılaşmanız sonucunu doğuracaktır. O zaman sakın bana gelip de prostatınızdaki gülücüğü silmemi istemeyin. Şu pipoyu da biraz azaltın lütfen. Gırtlağınız T basili sinyali vermeye başlamış şimdiden.
- Çalışırım doktor.
Reich'ın hayaleti, kim tarafından armağan edildiğini hatırlamadığım CD çaların aniden yükselen sesiyle ortadan kayboldu. Berlioz’un Symphonie Fantastique eseri, odanın her noktasını görkemli bir iştahla doldurdu. Şarkının notalarını koridorda giderek yükselen bir topuklu ayakkabı sesinin takip ettiğini anlamakta gecikmedim. Yeni bir hayaletin belirmesi an meselesiydi.
Your world is amazing!
YanıtlaSilGracias!
YanıtlaSil