29 Aralık 2010 Çarşamba

Şemsiye ve Dikiş Makinesi




Öykünün, yakın ve uzak olmak üzere tıpkı bir vikont gibi ikiye bölünüşü, aynı salonda ve aynı anda oynatılan 'iki film birden' atasözünü yeniden canlandırıyor. Şemsiyesi tarafından yüzüstü bırakılmış şu kadın, aniden bastıran bir erotizmin devamlılık yazmanı değilse nedir?

Sek sek taşıyla çizilmiş yerdeki infantil fren izi, kadının elbisesinden taşan ve aynı rengi taşıyan modanın kan rengidir.

Obsesifçe tasarlanmış bir labirent duygusunun içinde ve şemsiyesine rağmen başına düşen tiz bir dikiş iğnesiyle nihayete ermiş 80'li yılların bu yitik imgesi, balataları yenmiş topuklu ayakkabısının içinde giderek bizden uzaklaşıyor.

Ve bayanlar baylar, sesinizi yalnızca başkalarının duyabileceği kadar kısarak şu cümleyi tekrar edin: Daha yakından bakmak arzusu, tanrısal voyeurizmin diyalektiğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder