Filmi ilk kez 95 yılında ve karşılıksız bir aşkın pençesinde yaşam savaşı vermekte olan kuzenimle birlikte izlediğimde, anlatılan karakter modellerine dair bir şey keşfettim. O da filmin iki dramatik epizot (sado-mazoşizm) halinde sunulan öykülerinin, tek kadını (Emmanuelle Seigner) konu alsa da aslında iki kadını (Emmanuelle Seigner-Sharon Tate) kapsıyor oldukları gerçeği idi. Buna göre, adamın aşkla acıyı harmanladığı ilk bölümün kahramanı Sharon Tate iken, bir zaman sonra saldırgan dürtülerinin hedefi haline gelecek ikinci bölümün kahramanı, hiç şüphesiz Emmanuelle Seigner olacaktı.
Manson tarafından katledilen Sharon Tate, ilksel anne temsilinin müthiş bir yansıması, Emmanuelle Seigner ise daha çok oedipal dönem anne figürünün ambivalans destekli karşılığıdır.
İzlemiş olduğunuz sahnedeki otobüsün, 15 yıldır kırmızı olduğu konusundaki yanılsamamı nasıl açıklamalı bilemiyorum. Sanırım kadının elbisesi ve otobüs arasında menstrüasyon eksenli travmatik -there she goes- bir bağ kurmuş olmalıyım.
Renk için üzgünüm Aglea...
YanıtlaSilandré, caddede akıp gözden kaybolan hiçbir otobüs bu kadar "kırmızı" olamazdı! beni bütün gece paris'te büyüleyip, sonra o gemideki fırtınaya terkettiğin için mutluyum aksine. damağımdaki acıya rağmen...
YanıtlaSilah andré!
Filmin tamamını görmüş olmanıza sevindim aglea...
YanıtlaSilbu gece izledim. tamamını... teşekkürler andré...
YanıtlaSil