Bazen 'canı cehenneme' dersiniz. Yaşadığınız, yaşatıldığınız her şeye rağmen sadece 'canı cehenneme' dersiniz. Ama o an, uzaya yeni katılmış amatör bir kara delik ya da kendi çekim gücünden suçluluk duyan çekimser bir yıldız kadar çaresiz hissedersiniz. Böyle durumlarda dışınızdan içinize akan ve adına 'ideoloji' denen tecavüzkar irini nötralize edebilecek bir panzehire gereksinim duyarsınız.
Siz siz olun, böylesi bir kişilik sıkışması yaşarsanız, midenizi ya da beyninizi yıkayacak tıbbi bir yardım almak yerine size sunduğum müziği en az iki kişi yardımıyla dinlemeye çalışın. Jean-Pierre Jeunet'nin 'Delicatessen' filmindeki olay örgüsüne benzer bir Zoraki-Mizahi-Hegelian mucize önermiyorum size! Yapmaya çalıştığım, öyle ya da böyle, minör ya da majör bir depresif mücadelede tütünlü bir gırtlağı arkanıza nasıl alacağınız üzerine gerekli tarihsel ve müzikal referansı sunmaktan ibaret.
Dinleyin... Dinleyin ki küçülün... Küçülün ki hayat ıskalasın sizi...
Dinleyin, dinleyin ki küçülün.
YanıtlaSil