30 Mart 2015 Pazartesi

Triple Lutz


1980'li yılların ortalarında, kulağımda walkman, tanrının bir hikmeti olarak Uludağ yolunda şekillenmiş buz pislerinin birine sırtüstü uzanıp da karım olmasının hayalini kurduğum iki kişi vardı; her somurttuğunda dudak yapısı gereği yüzlerce Gemlik zeytini kusabileceğine kanaat getirdiğim Kim Wilde ve balataları yenmiş buz pateniyle yere her konuşunda bedenimdeki fren izlerini ister istemez daha da belirginleştiren Katarina Witt.

O yılların devamında Katarina'ya duyduğum arzu, giderek Wilde'ı geride bırakmıştı. Ve nihayet, Witt'e olan bağlılığımı resmileştirerek yan apartmanın deposundan çaldığım paslı bir buz pateninden, yerçekimine göbekten bağlı bir pergel yapmayı kazara da olsa başarabilmiştim. Böylelikle ilk 'hazır yapıt'ım olan bu pergel sayesinde Katarina Witt'in kafamdaki sonsuza uzanan döngüsünü hem geometrik ve hem de manevi bir fasit daireye sabitleyebilmiştim.

İtiraf etmem gerekir ki 'Klecks' ve 'Felix Und Scorpion' filmlerimde görünen buz pateni, karım olması için son çare olarak Helmut Kohl'den izin istediğim ancak çabalarımın aramızdaki yaş farkı nedeniyle sonuçsuz kaldığı Katarina Witt'e aittir!

Ne Witt'in sürrealizmden ve ne de sürrealizmin Witt'den haberi oldu. Bu harikulade kopukluğa rağmen sevgili Witt, özellikle zihnimde ve bedenimde yıllar yılı açtığı 39 numara yarık dahilinde, devrimin hizmetindeki sürrealizme olan hizmetini hiç mi hiç esirgemedi.

O halde sıradaki şarkı kendisine ve kendisi kadar yükseğe sıçrayamamış vatandaşı Angela Merkel'e gelsin.

28 Mart 2015 Cumartesi

Too Low! Terrain!


Çocukluğunuz kaç oktav, düşündünüz mü hiç? Çocuk halinize iniş yapabilmeniz için bu bilgiyi edinmeniz şart. Size bir formül; her oktav, notalar -anılar- arasındaki kayganlığı sağlayan birim gözyaşı (Transitional Object) üzerinden hesaplanır... Bu arada, umarım hata yaparsınız.

Üzerinde yaşadığınızı sandığınız dünya canınıza tak ettiğinde ve öyle ya da böyle çocukluğunuza iniş izni istediğinizde, kulenin size verdiği hız ve irtifa emrine aldırmaksızın harekete geçiniz. Utanç duvarına paralel olarak dizilmiş en dirimsel çocukluğunuzdan en ölgün olanına doğru kaybettiğiniz irtifa, tam da anılarınıza çakıldığınız anda mutlu bir son sunacaktır size.

Güncelleştirmek gerekirse, birkaç gün önce düşürülen A320'nin yardımcı pilotu Andreas Lubitz, hem teorik ve hem de pratik anlamda böylesi bir yaklaşma-iniş prosedürünü başarıyla gerçekleştirerek 150 kişiyle aynı anda paylaştığı bedenini Do'dan başlayarak Sol notasına kadar gerileyen beş basamaklı çocukluğu üzerine indirebilmeyi başarmıştır.

Paylaştığım üst-iki fotoğraf, yazık ki Lubitz kadar başarılı olamayan (alt fotoğraf) ve tam da bu yüzden cinsiyetsiz çocukluğumun Bursa Yenişehir Havaalanı'na (LTBR) 1981 yılında yaptığı başarısız yaklaşma (Standard Instrument Arrival Routes) ve iniş prosedürünü göstermekte.

5800' yükseklikte ve anılarını en diri haliyle hissettiğim 'çocuk' halimden -ki DO notasına karşılık geliyor- 763' yükseklikte ve anıları henüz kaynamamış bir 'proto-özne' olan varoluşuma -ki LA notasına karşılık geliyor- gerçekleştirdiğim bu başarısız iniş, ne yazık ki şu an sizinle yazışabiliyor, konuşabiliyor ve kısacası yaşıyor olmamın en tatsız nedeni.

'Ne Diyor Yahu Bu Adam' Diyenler İçin Gerçeklik Özel Sayısı: Her iniş, çocukluğa olan gerilemedir. Başarılı iniş, ölümdür; 'gerileme'nin hakikati aşan 'gerçek' düzeyidir. Başarısız iniş ise yaşamdır; 'gerileme'nin kendini aşamayarak tek tip bir 'sembolik' düzeyde asılı kalan ölümlü enkazıdır.

Sonuç: Bay Lubitz, uçağı yere çakarak 'gerçek' düzeyinde başarılı bir regresyon icra etti. Bense uçağı, korkaklığımdan olacak, Yenişehir Havalimanı'nın pistiyle buluşturarak 'sembolik' düzeyde, hayli nesnel bir regresyon gerçekleştirdim. Ve bir sonraki inişime dek Gerçek'e meydan okuyan fantezilerin dünyasına, 1981 yılından başlayarak +40 yıl hapsolma cezası aldım; hem de Lubitz'den farklı olarak yalnızca tek bir bedene sıkışarak, tek bir sözcük üzerinden var olarak...

17 Mart 2015 Salı

Live Circus



Bazen 'canı cehenneme' dersiniz. Yaşadığınız, yaşatıldığınız her şeye rağmen sadece 'canı cehenneme' dersiniz. Ama o an, uzaya yeni katılmış amatör bir kara delik ya da kendi çekim gücünden suçluluk duyan çekimser bir yıldız kadar çaresiz hissedersiniz. Böyle durumlarda dışınızdan içinize akan ve adına 'ideoloji' denen tecavüzkar irini nötralize edebilecek bir panzehire gereksinim duyarsınız.

Siz siz olun, böylesi bir kişilik sıkışması yaşarsanız, midenizi ya da beyninizi yıkayacak tıbbi bir yardım almak yerine size sunduğum müziği en az iki kişi yardımıyla dinlemeye çalışın. Jean-Pierre Jeunet'nin 'Delicatessen' filmindeki olay örgüsüne benzer bir Zoraki-Mizahi-Hegelian mucize önermiyorum size! Yapmaya çalıştığım, öyle ya da böyle, minör ya da majör bir depresif mücadelede tütünlü bir gırtlağı arkanıza nasıl alacağınız üzerine gerekli tarihsel ve müzikal referansı sunmaktan ibaret.

Dinleyin... Dinleyin ki küçülün... Küçülün ki hayat ıskalasın sizi...

Kısmi Dürtüsel Enerjinin Godard'ın Reframe Anlayışı Üzerinden Seksüel Politik Okunması


Sinema alanında ve akademik düzeyde kendini aşmak isteyenler, Godard'ın 'Une Femme Mariée' filmindeki Raoul Coutard kadrajlarını 'kısmi dürtüler' üzerinden inceleyip her beden parçasına karşılık gelen kısmi dürtünün Coutard'ın kompozisyonlarını estetik düzeyde nasıl doyurduğu gerçeğine psikanaliz-sinema ilişkisi üzerinden eğilsinler lütfen.

Tezin açılış cümlesi şöyle olabilir:

"Her dürtü, öyle ya da böyle kısmidir; hipotetik-asal bir doyuma göbekten bağlı olan 'arzu'nun tersine, yalnızca ve en kısa yoldan kendini katedebilecek yerel bir doyuma hizmet eder."

Hatta hızınızı alamayıp tezinize şöyle bir başlık atabilirsiniz:

"Kısmi Dürtüsel Enerjinin Godard Estetiği ve Coutard Kadrajları Üzerinden Seksüel Politik Okuması."

Beğenmediniz mi? Peki şu nasıl:

"Une Femme Mariée Filminde Reframe Anlayışı ve Kısmi Dürtüsel Enerjinin Korunumu Yasası."

Daha sofistike bir başlık mı istiyorsunuz?

"En Az Dürtülerim Kadar Kısmi Olan Burnumu Bu İşe Neden Soktum ya da Coutard Kadrajının Kastrasyon Yazgısı"

Ama dinleyin; eğer atacağınız başlık tezinizden daha çok şey söylüyorsa bu işe baştan hiç girişmeyin daha iyi.

Ve yazıyı buraya kadar okuma sabrını gösterip de işbu tezin altını üstüne getirebileceğine inananlar; size son bir öneri daha! Tezinize, örgensel hiyerarşinin ontolojik uzantısı ile kısmi dürtülerin soyut tasarımdan uzak mekanik-maddeci yapıları arasındaki farka bir gönderme olması anlamında Polanski'nin 'Le Locataire' filminden şu alıntıyla başlayınız:

Alıntıdır:

Diyelim kolumu kestin. Şöyle derim, "Ben ve kolum." Öteki kolumu da kestin. Şöyle derim, "Ben ve iki kolum." Diyelim, midemi ve böbreklerimi alıp çıkardın. O zaman da şöyle derim, "Ben ve iç organlarım." Ve şimdi de kafamı kestin diyelim. "Ben ve kafam" mı derim yoksa, "Ben ve vücudum" mu? Kafamın kendine ben demeye ne hakkı var?

Le Locataire, Polanski - 1976

15 Mart 2015 Pazar

Bir Rönesans Figürü Olarak Kızıl Yıldız


15. Yüzyıl Rönesans resminde öne çıkan dinsel figürlerin beden gerilimini takdire şayan bir fotografik kompozisyonla yeniden üreten bu reklam afişi, petrole karşı ülkece duyulan yapısal açlıktan ya da oral libidonun kendi anlamını katederek dişil-manik bir hezeyana nasıl sebebiyet verdiğinden çok daha fazlasını söylüyor elbette. Öyleyse elimden geldiğince fotoğraftaki yarı mitolojik karakterleri tanıtmaya çalışayım: 

Soldan Sağa: 

Miss. Pumper. Rönesans adıyla, Saint Catherine of Alexandria: Ofisin libido ekonomisinden sorumlu 'ölçülü narsisistik' anne modeli. Petrol rezervlerinin tamamını elinde bulunduran ve dürtünün kaynağı ile hedefi arasındaki dinamik ilişkileri düzenleyerek geriye kalan artı değeri nasıl paylaştıracağına tek başına karar veren Mother Superior. Pompanın ağırlığından olacak, Miss. Pumper'ın hafifçe eğilmiş beden gerilimi, anatominin bir 'kader' değil ve fakat 'karar' meselesi olduğunu cinsiyetler arası bir duruşla gözler önüne seriyor. 

Junior The Lonely. Rönesans adıyla, Giovanni de' Medici: Ana kraliçeyi besleyen pompa hortumu iki bacağının arasından geçse de henüz cinsiyeti ile ilgili farkındalık boyutuna geçememiş geç-oedipal petrol işçisi. Çocuğun yalnızlığına vurgu yapan en temel gösterge, bir göbek kordonundan daha fazlası olmayan pompa hortumunun kendisi dışında neredeyse tüm dişi figürleri metaforik düzeyde besliyor olması. Onun sonraki yaşlarında hem ahlaki ve hem de bedensel bir mazoşizme itecek olan bu yalnızlığını taçlandıran bir gösterge daha var; o da ofisin tematik renkleriyle hayli uyumlu bacaklarındaki bronzluk... Meraklısı için söz konusu bronzluğun 'A Child Is Being Pinched' adlı Post-Freudian romandan uyarlama olduğunu söyleyelim. 

Miss. Envy. Rönesans adıyla, Eleonora Di Toledo: Ofis cumhuriyetinin baskın renklerine uyumsuz kostüm biçimiyle işgalci bir 'kontrast özne' olduğunun altını çizen aksak bukalemun. Asitle temas ederek kırmızıya dönük bir sloganist-bedensel aksiyon çizgisinde olan diğer grup üyelerinin tersine bazla temas ederek maviye dönük bir haset patolojisini vurgulayan bu figür, 'ana gösteren' olan pompaya ikame ettiği parmağı yardımıyla adeta bir beslenme simülasyonu yaşamakta. Ana kraliçenin ilkeli haz duyumuna karşı bir tepki olarak yaşıyor olduğu yansıtmalı-özdeşleşmeci süreç, onu grup içerisinde bir tehdide dönüştürse dahi turnusol kağıtlarının farklı yüzlerini anlayışla karşılayan ofis ideolojisine boyun eğmekte bulmuş sanki huzuru.

Miss. Lustprinzip. Rönesans adıyla, Claudia Quinta: Ofisin haz ilkesini yöneterek kişi başına düşen gayrisafi libidinal hasılaya referans olan oral-sadistik ana kraliçe. Petrolün litre fiyatında uygulanan kararlılığa bağlı olarak ofis iktisadındaki dengelerin yıl içinde korunabilmesi, Miss. Lustprinzip'in ısırma ve emme pratikleri arasındaki ihtiyaç-arzu geriliminin emek siyasetine uygun bir biçimde çözülmesiyle, çözümlenmesiyle sağlanıyor çoğu zaman. Analitik ciddiyetin dışına çıksam da onun sürekli kalkan, kalkınan eteklerinin ziline basıp kaçan o malum çocuk olduğumu saklamayacağım sizden.

Miss. Loader. Rönesans adıyla Bianca Maria Sforza: Sınırlı petrol kaynağının, haz ilkesini yöneten aygıtlar bütününe seyyar olarak taşınmasından sorumlu Gradiva; İşçi Partisi'nin amblemindeki yıldız figürü korunsa da kırmızı-beyaz renklerinin yer değiştirmesi (Displacement) yoluyla ideolojik ve oneiric kaymayı temsil eden güdük varili (P-etit O-bjet) ve içinde saklı cevheri (Acunsal Olmayan Yaşam Enerjisi) taşımakla görevli Trickster arketipi... Miss. Loader'ın, Josip Tito'dan bütünüyle bağımsız bir cinsel devrime gönderme yapan kızıl yıldız kokulu babetleri iki gecedir rüyalarıma girse de detayları paylaşmayacağım izninizle. 

13 Mart 2015 Cuma

13 Mart - Rüya


Rüyamda Alexa isminde İsveç'li bir kadın, tek lensli bir dürbünle ona bakmadığım yerden kendini gözetliyordu. Gözümü açtığım anda onun yitip gitmesi olası bakışının devamını sağlamak adına uykumda uyuyor numarası yapmaya karar verdim. Kişisel tarihimde ilk kez 'karar verme' edimini gerçekleştirdiğim ve tek plandan oluşan rüyanın kolajını, analitik formülü ile birlikte paylaşıyorum. İyi seyirler.