Palermo'ya kelimenin tam anlamıyla kafa üstü düştüğüm ilk saatlerde, neyse ki şehrin geri kalanıyla hiç de uyumlu olmayan bir duvarda 'Bianca & André' yazısıyla karşılaştım.
Bianca... Şans eseri çekilmiş bir filmde (Léolo) şans eseri tanıştığım (1998) Sicilyalı sevgilim, yalnızlığım tarafından körkütük aydınlanan ve kime ait olduğu belli olmayan arzumun geçmişe uzayan gölgesi.
Bianca, aşkım. Benim güzel, tek aşkım...
Léolo... Sözü ele geçirerek kendi suskunluğuna hapseden, herkesin unuttuğu ama hatırlıyormuş gibi yaptığı anonim rüya. Yaşadığı her şeyi kırık plaklara kaydeden erken ölüm.
Léolo, aşkım. Benim güzel, tek aşkım...
André... Bianca'nın altında, bedenimin üzerinde, tereddüt ve geride bırakılan arasında bir yerde, tıpkı bir ruh gibi kendini çağıran sürekli refleks.
André, aşkım. Benim güzel, tek aşkım...
André... düşleri söylendiği anda öldüren kırık plak olsa gerek.
YanıtlaSilçalmaya devam ettikçe unutulan bir rüyanın, erken ölümlerinin kaydı
yazıyı çok sevdim. o kadar ki öldürüp tekrar çağırdım : )