31 Ocak 2015 Cumartesi

OGR-805


İster inanın ister inanmayın, Heather Langenkamp ve ben dünyanın en uyumlu aşığı olduk her zaman. Onun aşkını kazanabilmek için neler yaptığımı anlatacak değilim ama az önce kendisinden aldığım mesajı paylaşmak istiyorum:

"Sevgili Tan, üzerinde çalışıyor olduğun filmde oynamak isterim ancak bunun için menajerimle görüşmen uygun olur. 29 yıl sonra bile olsa aramıza engel koymuş olduğum için üzgünüm ancak işler burada böyle yürüyor. Benim için hazırlamış olduğun müzik kaseti şirkete gelmiş. Yarın ilk işim onu almak ve eğer çocuklardan fırsat kalırsa dinlemek olacak. Tabi bir de kaset çalar bulmam gerekecek. Bunca yıldır beni takip etmiş olmana şaşırıyorum. Görüşmek üzere."

Langenkamp ile ilk kez Bursa Merih Video'da 1986 yılında tanıştım. Günde iki film kiralasam da boyum kısa olduğu için -ki değişen bir şey yok- beni kimse tanımıyordu. Ama ben herkesi hatırlıyorum; siyah ince çorap ve topuksuz babet giyerek zamanının neredeyse tamamını film seçmeye adamış uzun boylu kızı, stantların arkasında öpüşmelerini izlediğim ve tanrıya şükür, erotik filmlere harcayacağım paradan tasarruf etmemi sağlayan liseli çiftleri ve sol ayağıyla sağ baldırını kaşıyarak -tersi doğru değil- resepsiyonda çalışan adama kur yapıp da kira ücretinden yırtmayı başaran kadınları... Bir sır size, o kadınların adı hep 'Banu' oldu.

Her neyse, o zamanlarda Merih Video dükkanındaki stantlara boş VHS-BETAMAX kasetler teşhir amaçlı konurdu. Önce kasetin arkasındaki sinopsisi okur, sonrasında filmi beğenirseniz resepsiyondaki çalışana VHS-BETAMAX kutusunu götürüp dolusunu isterdiniz.

Dükkana girdikten birkaç dakika sonra istediğim filmi seçtim ve olmayan derslerine yetişmeye çalışan Blendax kokulu kadınları bir metrelik boyumla yarıp resepsiyona ulaşabilmeyi başardım. 'Doldur' dedim: "Wes Craven, A Nightmare On Elm Street!" O an ne zaman dondu, ne de nefesler tutuldu. O an hiç kimse 'kim lan bu çocuk' diye suratıma da bakmadı. Olsun. Her hayalkırıklığı, öyle ya da böyle, yıllar sonra kimsenin kiralamadığı bir film oldu.

O yıldan sonra filmi -A Nightmare On Elm Street- onlarca kez izledim. Langenkamp'in sahnelerini kolaj yapıp odama astım. Bir yıl sonrasında (1987) onu nasıl hatırladığıma dair bir 'İmgeler Günlüğü' bile tuttum. Şöyle başlıyordu günlük:

"1987, Ağustos: Geçen sene bir kızla tanıştım. Adını hala bilmiyorum. Beni Freddy ile aldatıyor."

İnanın doğru. Aldatıldım!

Paylaştığım fotoğrafın ilk karesi, Langenkamp'ı 'ilk kez' gördüğüm anı teşhir ediyor. Farları uykulu ama astımlı bir kadın gibi bakan OGR-805 plakalı arabada 'en' ortada oturuyor, kafası Amanda Wyss'in üstüne düşmüş. İkinci fotoğraf, Langenkamp'le tanışmadan bir hafta önce, İtalyan filmlerinin öyle ya da böyle kötü olduğunu söyleyerek Lucio Fulci ile Antonioni arasındaki tüm yönetmenleri bir kalemde sildiğini deklare eden babam tarafından çekildi; farları hiç de astımlı bakmayan ve motoru arkada olan bir arabanın içinde. Son fotoğraf ise Langenkamp'in Merih Video'dan aldığım filminden seçtiğim bir kare. Onun kolalı gömlek yakasına işlenmiş yeşil-pembe-sarı desenin aynısını küloduma işleyeceğini söyleyen bir kadınla tanışmıştım 4 sene önce. Ne var ki kayıplara karıştı, Langenkamp gibi...

İşte böyle dostlar. Bu boktan yastık hikayesinden çıkarmanızı salık verdiğim ders şu: "29 yıl önce çaldığınız bir kapı, yıllar sonra beklemediğiniz bir anda açılabilir. Yeter ki bekleme sabrını gösterin."

Geç kaldım ama mümkünse yazdığım tüm metni Bobby Orlando'nun 'Whisper to a Scream' şarkısıyla okuyun. O şarkı olmasaydı ne bu anı ve ne de Langenkamp'in taşlaştıran -petrification- bakışlarına karşı hala kanımda dolaşan mazoşist ergenliğim olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder