3 Ocak 2011 Pazartesi

Sürrealismus Bloguna İthafen


Tüm zevk olasılıklarının tükenmesi: Jouissance'ın Zulawski'nin Possession canavarında, tam da 'gereklilik' olarak zikredilen nedenlerden dolayı silah zoruyla simgesel kılınması. O filmde içimi acıtan 'şey', tükenişin haz noktasıdır. Anna, kocasını simgesel düzende ve Heinrich karakteriyle aldatarak nur topu gibi bir nevroz, ardından da imgesel düzende ve ötekinin diyoskürik egosuyla aldatarak sağduyulu bir psikoza sahip olmuştur. Ticari nedenlerden dolayı Jouissance'ın, sonunda yeşil lensli Mark'a (Helen'in kocası) dönüşmesine benzer biçimde Sürrealismus da sonunda kendi zevk olasılıklarını tüketerek kaçınılmaz biçimde şahsıma dönüşecektir.

Tüm zevk olasılıklarının tükenmesi: Ruhsal aygıtın ne ileri ve ne de geri gidebilecek gücünün kalmış olması; tüm önceki ve sonraki libidinal haritaların damgasız bir Rodchenko puluna dönüşmesi, biçimin iktidara gelmesi, faşizmin, siyaseti alınmış bir buyruk kılığında kendi eksikliğine dönüşmesi. Tüm bunlar yıkımın sözlüğü. Yıkılmış olmanın erotizmi. Lacan olsa bu erotizme 'genetik emir' derdi. Reich olsa 'yarılmış haz' derdi. Breton olsa beni blogtan kovardı.

Tüm zevk olasılıklarının tükenmesi: Sevdiğiniz kadının geçmişinizde patlattığı sakız, geleceğinizde yüzünüze yapışan bir suçluluk kipi olarak boğulmanıza neden oluyor. İnfantil bir hazla boğulmak, kendi bindiğiniz ve kendinizi ittiğiniz salıncağın size çarpması, insanın kendine yakıştırdığı anti-libidinal kıyamet. Sürrealismus, bu kıyametin habercisiyken giderek kendisi olmaya dönüyor, dönüşüyor. Süperegosu yatay kurulmuş (nesnesiz olmanın değil, nesne olamamış olmanın trajedisi) bir blogta boşalmanın tepe noktasına yükselmesini beklemek, mastürbasyon yaparken kendi kendini tükettiğinin farkına varmadan ve aynanın öte yanına geçemeden cam kırıkları içinde bir bebek cesedine dönüşmeyi beklemekten farksızdır. Yatay kurulan söz mimarilerinin fantazmagoryasında 'tepe noktası', ancak ikinci el dikiz aynalarının kör noktası olabilir. O nokta ki tek parça elbise giyen omzu açık kadınları, ardınızda kalan koşullu yitirilmiş bir imgeye değil de yara tutmuş bedeninizle kucaklamak üzere olduğunuz kendi annenize dönüştürür. En kısa çekilmiş film, işte bu kör dikiz aynasında ve 'körlük' işitseliyle kurduğunuz özdeşlikte kendi ölümünüzü size gösteren filmdir. Başkalarının dikiz aynasında kendi ölümünüzü izliyorsunuz...Tüm zevk olasılıklarının tükenmesi: Sevgilinizle kavga ederken 'anne, lütfen yine başlama' deme yanlışlığına düşmek. Kendi kendinizi avladığınız ontogenetik / libidinal konjonktürün size Zulawski'nin post epik canavarı olarak geri dönmesi. Sürrealismus, tam da bu canavarın kendisidir. Zorla simgeleştirilmiş artık ve dahi atık bir sözdür. İşte bu sözdür sizdeki eksiğin karşılığı. İşte bu sözdür aynanın kör noktasını sağaltıp da sizi yatay kurulmuş yaşam alanlarında mimari bir fallus kimliğinde gökyüzüne fışkırtan töz. Öyleyse yeniyetmiş canlı bomba bir kadının cansız sakızıyla eşzamanlı patlayarak kasıklarımdan fışkıran 'şey', yani ölü bir bedenin 'canlı bir devrim' taklidi yapmasıyla kendimi aldattığım 'hani şu şey', sürrealizmin kendisi değilse nedir? Sürrealismus, böyle bir denklemde ancak sürrealizmin ölü taklidi olabilir, özenle sakat bırakılmış ikizi bile değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder