Kıvrımlı vücudu, güneşin kanattığı dipdiri bir savaş alanıyla evrensel söylencenin ve gözden kaçanın birleştiği mitsel bir yakarış arasında uzanıyor. Her hareketi, yoktan yanmış bir ateşi ören sıcak bir tepkinme gibi; karar veriş anındaki durgunluk, eğimli bir karanlık, ıslanmış bir fişek, kendi varlığını olumsuzlayan bir önyargı gibi. Yaşama savaşı veriyor izlenimi sunan bir vücut temsilinin içinde, kendi yalıtkan geçmişinde yaşayan bu kadın, uzaysı bir yastık gibi çarptıkça geri gönderen, dokundukça ‘dokun’ nesnesini başlangıç noktasına döndüren zamansızlık imgesi dudaklara sahip. Giderek kendisinden uzaklaşan her hareketi, kendini yalnızca kendisine kurban eden melek fazlası bir kütleyi anımsatıyor. Nefes alışlarımda nefesini vererek soluk tarihime ayak uydurmuş bu kendiliğinden evren, başı giderek serinliğe çekilen bu iki boyutlu varlık, düşüncelerimin kaldırma kuvvetini kan basıncıma dengeliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder