30 Ocak 2009 Cuma

29 Ocak 2009 - Rüya



Bayan Z.Ç. sen ve ben aynı masada oturmuştuk. Duvardaki tenekeden yapılma saat, kurşuna dizilmiş devrimci sesi çıkarıyor ancak hiç kıpırdamadan aynı zamanda sayıyordu. Bir süre sana baktım, tam olarak ne kadar sürdü hatırlamıyorum. Sonra Z.Ç. kalktı ve Donna Summer'ın 'I'm so Excited' plağını koydu. Derisi dökülmüş kırmızı çantandan, avcunun içi büyüklüğünde, iki namlulu silahını çıkarıp duvar saatine ateş ettin. Saatin sesi durdu ancak bu kez de zaman çubukları hareketlendi. Aynı çantadan yarısına kadar içilmiş bir sigara çıkarıp masadaki yanmış kibrit çöplerinden mucizevi bir ateş yakmayı başardın. O sırada Z.Ç. kütüphanede kitap seçmeye koyulmuştu. Hemen kasıklarında biten kalın kumaş desenli bir etek giyimişti. Kitap seçme pozisyonu yıllardır değişmemişti Z.Ç.'nin, vücudunun ağırlığı sağ bacakta, başının ağırlığı sol tarafta... Ona baktığımı görünce çalan parçaya eşlik etmeye başladın. Sürekli aynı yerde sürçüyordu dilin: 'I'm so existed'... Gülmek zorunda hissettim kendimi ancak olmadı. Z.Ç. de gülmedi, kütüphanenin 'Sentaks' bölümünden ayrılarak 'Ensest Komedyalar' bölümüne doğru adımladı. Sana, senin dilinde seni var ettiğimi, bu yüzden dilinin sürekli aynı yerde sürçtüğünü söyledim. Gözlerinden biri kısıldı. Yüzümü ellerinin arasına alarak zamanın terk edilmiş bir gemi enkazı olduğunu söyledin. O sırada Z.Ç. sertçe oturdu masaya. Elindeki kitabı belli bir yükseklikten masaya bıraktı ve yüksek sesle öksürdü. Kitap, 'Korku Sinemasının Psikanalizi' idi. Sinirlenerek ona, kitabın ensestle ve komediyle bir ilgisi olmadığını ve kütüphanedeki yerini değiştirmesi gerektiğini söyledim. İnce organik çoraplarını çekiştirdi Z.Ç. ve kitabın ortasından rastgele bir yer açtı. Açtığı sayfada yüksek çözünürlükte kare bir bulmaca vardı. Etek cebinden bükülebilir yeşil tükenmez kalemini çıkarıp sesli olarak çözmeye başladı bulmacayı. 'Soldan sağa bir: İkinci kadın olmak ya da memelilerde görülen bir kıskançlık biçimi?!' Ben yanıt vermedim, sana baktım ve bu kez sürçmedi dilin: 'I'm so Excited'!... O anda çevresinde oturduğumuz masa yanmaya başladı. Masaya dayanmış kumaşlarımız da masayla birlikte alev aldı. Hiç kıpırdamadan yanıyorduk. Z.Ç. bulmacasına devam ediyordu. 'Yukardan aşağı iki: Yangısız libido?!' Sen yanıt vermedin. Ben yanıt vermedim. Sessizce ve sonsuzca yanmaya devam ettik.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Cinsel Siyaset Açısından Sınıf Çatışması



Sınıf çatışmasının kökeni, cinsel siyaset ekonomisindeki nevrotik sapmadır. Bu noktada iktisat tabanlı toplumsal sınıfların oluşma nedeni, 'arketip' memenin süt verme siyasetiyle doğrudan ilgilidir. Ne kadar sütün hangi toplumsal sınıfa kaç birim aktığı, o sınıfın ideolojisini belirler. Sınıf çatışması, 'kötü meme' ve kendilik arasındaki 'haset' prototipinin simgesel gerçekliğe terfi etmiş halidir. Sınıf çatışmasına dair yapılacak önemli vurgu, ezilen sınıfın üstün sınıfı kötü meme olarak imgeleştirebilmesine karşın, üstün sınıfın bu stratejide çok daha farklı bir konumu tercih etmesiyle ilgilidir. Buna göre üstün sınıfın kötü memeyle uzlaşma biçimi, onu idealleştirerek ondan gelecek misillemeye karşı kendi varlığını savunmasıyla şekillenir. Kendi pre-ontolojik ikizini, yani ‘ezilen sınıf’ olma kipini bir önceki tarihsel dönemde terk ederek ekonomik ölümsüzlüğü keşfetmek üzere şeytanın safhına attığı imza, üstün sınıfın, idealleştirdiği kötü memeyi içe atması sonucunda gerçekleşir. Bu noktada ezilen sınıf için ‘kötü meme’yi hedef almadaki açıklık, ondaki ‘imge’ üretme yoksunluğunun ve yalın patolojilerin oluşması için esas değerleri üretirken, üstün sınıf için primordial kendilikten (kötü memeye nefret duyulan tarihsel dönem) kaçış, kötü memeyi idealleştirip, onunla bir olma ideali sonucunda gerçekleşir. Üstün sınıfın imgeleme yetisi ya da hayranlığı ile karmaşık patolojiler üretme esasının alt metnini, kendi ikizini reddetme (bölme) ile kötü memeyi esas alan ambivalans değeri ve kendi tözünü onun içinde eriterek unutma / yok etme süreçleri belirler.

20 Ocak 2009 Salı

Kızıma Mektup














Canım kızım, annenin genital rengini üzerinde taşıyan yüzün, ‘kapitalizm’ esareti altında yaşayan sonraki kuşakların totemi olacak. O kuşaklar ki duruşunu sindirmeye çalıştıkça günaha girip, günah işlemekten kaçındıkça stabil bakışlarını vazelinli kazıklarına geçirip sokak sokak dolaştıracaklar seni. Ama sakın korkma. Adına ‘toplum’ denen o köpekler, eninde sonunda cahil başlarını taşıyan güçsüz ve korkak bedenleriyle gözlerinin önünde diri diri yakılacaklar!

Gırtlağımda her nasılsa yanyana gelmiş iki tütün parçasının arasından ismini her fısıldadığımda, üzerindeki toprak biraz daha seyreldi, biraz daha yeryüzüne yaklaştı bedenin. Bileklerinden daha keskin bir yengeç kabuğuyla vücuduna açtığın deliğe doluştu çocukluğunun yankısı. Ne kadar kötü anı, ne kadar melankoli varsa dışarıya taştı o delikten. Şimdi rahatsın, olman gerektiği yerdesin, ölüsün. Beni, yani porselen gözlerini çiğnedikçe dişleri tuzla buz olan babanı her zaman mutlu ettin. Sana yüklediğim sorumluluk, topuklarını çatlatarak evimizin ahşap zeminine karıştığında yüzündeki şehvet duygusunu hatırlarım hala. Annen de yanımızdaydı, tüm küstahlığıyla elindeki şampanya kadehine kustuktan sonra kireçli tırnaklarıyla yolmaya başlamıştı kirpiklerini. Sessizce nefret ediyorduk annenden.

Yeni yağan karın altında, üzerinde banka reklamlarının olmadığı ahşap bir bankta, tek parça gece elbisesiyle otururken hatırlıyorum seni. Öyle titriyordun ki nefesin giderek kendi içine çekiliyordu. Yoğun kar üzerinde kıvrılarak ilerleyen bir sümüklü böcek, sana doğum gününde aldığım topuklu ayakkabının yan tarafından kafasını sokup antenleriyle yol açıyordu kendine. Sonra saatler geçti. Sonra yavaş yavaş yok oldu titreyişin. Gözlerin tek bir noktaya sabitlendi. Ojenin kırmızısı çatladı, tırnakların büyük bir hızla kara saplandı. Dudağının yarısı yüzünden koparak çıplak dizine düştü. Gülüyorsun sandı herkes. Havai fişekler atıldı. Tüm dünya güldüğünü sandı, gülüşünü kutladı. Kirpiklerin gözkapağından ayrılarak rüzgarla yol aldı. Üzerinde banka reklamlarının olmadığı ahşap bir bankta, yeni yıla girerken, babanın doğum gününde can verdin.

Dünyanın en güzel kız çocuğu! Soğuk, tüm günahları affeder; tüm zamanları dondurup dünden kalmış arzuları ölümsüzleştirir. Daha doğamadan öldün. Seni seviyorum.

17 Ocak 2009 Cumartesi

Maria'nın Fotoğraf Makinesi



Cronenberg'in en sevdiğim yanı, 'makine' göstermeksizin bilim kurgusal bir izleğin hakkından gelebilmesidir. Biyolojik terör, makinenin 'bilim' merkezci iktidarını devirerek onu kanla ıslatır, tükürükle ıslatır, terle ıslatır. Bu yüzden 'Rabid', '2001: A Space Odyssey'den daha iyi bir film, hücrenin informatif özelliği de komputer bazlı bilgi sisteminin katbekat üzerindedir.

Seçilen fotoğraf, Cronenberg'in biyolojik terörünü (bakışmak hücresel terördür) üstlenerek, yani aradan makineyi çıkararak fotoğraf çekme pratiğini esas almaktadır. Bakan ve bakılan arasındaki estetik gerilimi pragmatist bir duygusal çöplüğe (olumlu anlamıyla) indirgeyen söz konusu 'bakış', obtüratör sesinin yerini alan göz kırpma sesi ile bakanın kişisel tarihine yazılır.

Bakan, bakılanın gözünden kendini seviyorsa (modele aşık olan fotoğrafçılar) çekilen fotoğraf 'ego ideali' tabanlı bir fotoğraf; bakılan, bakanın gözünden kendini seviyorsa (fotoğrafçıya aşık olan modeller) modelin duruşu, 'ideal ego'yu referans alan bir duruş olarak poz'lanacaktır.

Post Scriptum:

Ego ideali ve ideal ego arasındaki fark, makinenin hangi marka olduğu ile ilgili değil (sözde profesyonel fotoğrafçıların sidik yarıştırır gibi kullandıkları makineleri saatlerce anlatmaları) bakışın 'bakışmaya' olan uzaklığı ile ilgilidir.

Post Scriptum 2:

Başlığın adı 'Maria'nın Fotoğraf Makinesi' olmasaydı, 'Biyolojik Terör Açısından Bakışın Transplantasyonu' olacaktı.

16 Ocak 2009 Cuma

Surrealismus Kapanmıştır


Grubun Son Fotoğrafı

Sekiz yıldır 'web' hayatına devam eden 'surrealismus' isimli internet grubu, kendimce ve akılcı olmayan nedenlerden dolayı kapatılmıştır.

11 Ocak 2009 Pazar

Gözleri Ardına Kadar Açmanın Bitkisel Tavrı



Göz bölgesine ait sinir yumağındaki ‘libidinal’ enerjinin ketlenmesi, gözün ardına kadar açılması sırasında duyulan kaygıya neden olur. Şizofreninin ön tanılarından biri olan bu durumun sağaltım süreci, birincil olarak göz egzersizlerini temel alır. Psikanaliz ve bitkisel sağaltım arasındaki temel fark, böylelikle daha belirgin bir hal almakta. Buna göre psikanaliz, vaka analizi bağlamında konuşmaktan yana tavır koyarken, bitkisel sağaltım, libidinal ketlenme merkezleri üzerinden beden alıştırmalarını esas alır. O halde slogan zamanı:

‘Wilhelm Reich’ın yolundan giden kadınlar! Gözleri ardına dek açmanın, ‘bedenin bakış tarafından istilası’ olarak yorumlayabileceğimiz kaygısal uzantısından uzak durun. Sahip olduğunuz bakışın kendinize ait olduğunu unutmaksızın her gün en az beş kere ayağınız kauçuk bir yastık kılıfının üzerindeyken gözlerinizi ardına dek açın. Böylelikle kaygıya dair elektrik topraklanmaksızın yeniden vücudunuza, fakat bu kez libidonun hizmetinde dönecektir. Unutmayın ki uysallaştırılmış kaygı, bedensel boşalmayla el eledir. O halde gözlerinizi açık tutun. O halde gözlerinizi ardına dek açın. O halde bakışlarınızın anlamıyla uyum içersinde bir beden dili dizgesine EVET deyin. Yaşasın Wilhelm Reich. Yaşasın bitkisel sağaltım modeli!’

10 Ocak 2009 Cumartesi

Vücut Enkazı Üzerinden Reichian Ahlak Tutkusu



Erojen bölgenin tinselleştirilmesiyle gerçekleşen hazzın mitolojik transformasyonu, biyolojik kanser riskinin önünü açan en temel faktörlerden biridir. Kanserin nedeni, ‘dövme’ oluşumundaki kimyasal süreçlerle değil, dövmenin konumlandırıldığı yerin 'libidinal merkezci' stratejik önemiyle ilgilidir. O halde slogan atalım:

‘Wilhelm Reich’ın yolundan giden kadınlar, göğüslerinize işlediğiniz dövmeleri, korkulu bir rüya sonrasında terden sırılsıklam olmuş dantel geceliklerinizle silin. Erojen bölgeyi kolektif tarihiyle emmeye programlanmış mitolojik dövmeler, vücutlarınızın enkazıdır. Yaşayan birer resimli müze olma yolunu terk edip bedenlerinizin kendiliğinden imgesini olması gerektiği gibi yaşatın. Biyolojik haz, hiçbir zaman ve nedenle tinselleştirilemez. Vücut dilinize katılan dövmeler, libidinal yabancılaşmanızın ‘body artistik’ kalıntılarıdır. Tıpkı binlerce yıl önce ansızın bastıran bir depremle yerle bir olmuş şehirlerin enkazı gibi, başkalarının eliyle çizilmiş kendi vücudunuzun boyalı enkazında ‘seksüel zaman’ gerçeğinizi çarpıtmayın.’

Söz-merkezci tutumuyla slogan sentaksına birebir uyan yukardaki cümleler, 21.yüzyılda dahi ahlakçı olabilmenin coşkusuyla yazıldı. Bizim için sol göğsünü sahte dövmeyle süsleyerek yaşattığımız coşkuya histerik teşhirciliğiyle katılan model Melissa Sagemiller’a ve onun sıkı göğüslerine teşekkür ederiz.

9 Ocak 2009 Cuma

Akrebin Yolculuğu



Kadındaki anatomik eksiğin telafisi sürecinde yaratılan ve ‘gösterilen’den büyük gösterene doğru akan fantezi dünyası, bize fetişizmin oluşum zihniyetini tanımlar. Buna göre kastrasyon yasaları gereği eksik organın yerine konan her düşünce - nesne, aynı zamanda ‘fetiş nesnesi’ olarak adlandırılır. İstatistiki bağlamda 'akrep', erkeğin fetiş nesnesi olamayacağına göre bu fotoğraf kimin fantezi dünyasına aittir?

a) Marjinal feminizmin misandirik tabanlı, fetişi ‘sondan eklemeli’ kadın modelin?
b) Vajinadan aldığı ilhamla kuruyarak kendi simetrik zootomisini teşhir eden akrebin?
c) Aseksüel ödlek / eril fotoğrafçının misojinik esin kaynağının?
d)

Tan Tolga'nın Orgazm Cetveli