'Eclipse' adını taşıyan ve 2016 yılında tamamlamış olduğum bu kolaj, güneşin tutulma anının bir belgesi olarak ortaya çıktı.
Güneş tutulması, saklı bir duygunun, düşüncenin, sıkıntının ya da çoktandır bastırılmış bir eylemin kendini görünür kıldığı bir an temsili.
Gündelik yaşamda kendimizi biri ve diğeri arasında konumladığımız her an böylesi bir tutulmanın kesitlerini yaşıyoruz.
Biriyle birinin ya da bir şeyle diğerinin arasına girerek tutulmalar yaşıyoruz.
Anneyle babanın arasına düşüyoruz, tutuluyoruz.
Bir sözü keserek araya giriyoruz, tutuluyoruz.
Ya da bazen hiç beklenmedik bir anda bir ilişkinin arasında buluveriyoruz kendimizi.
Varlığımızı maddi ya da zihinsel anlamda konumlandırmayı başarabildiğimiz her an, arasına girmiş olduğumuz Şey'den aldığımız güçle bir tutulmanın nedeni oluveriyoruz.
Bu fotografik kolajın anlam dizinini var eden güneş tutulması, fotoğraf kesitlerine bakan izleyicinin müdahalesiyle gerçekleşiyor. Bir bakıma izleyen kişi, güneşle kolaj arasına girerek böylesi bir tutulmanın nedenine dönüşüyor.
Baktığımız yerde iki ışık kaynağı var, güneş ve ampul; biri astrolojik diğeri ise zihinsel tutulmanın görünümleri. Astrolojik tutulma, aynı zamanda yapıtı aydınlatan kurucu referans noktası. Zihinsel tutulmanın kaynağı olan ampul ise ‘aydınlanma’ sözcüğünün anlamına nesnel ve görsel bir karşılık olarak ortaya çıkıyor.
Önden ve arkadan görünen adam, yaşanan tutulmayı zamansal ve bedensel olmak üzere iki farklı kesit üzerinden çoğaltan bir değere sahip. Bedenle kendini görünür kılan bu kütleyi, hareket halinde olan gezegenlerin ontolojik suretleri olarak düşündüm. Önünden bakıldığında sıkıntıyı ve arkasından izlendiğinde hayali olana gönderme yapan bir kütle...
Nereye baktığı sorusunu sorduğum her canlı için geçerli bu; onların sessizliği mucizevi bir yanıtı saklıyor olmalı!
Kafesin içindeki leylek, esaret altındaki bir beklentiyi, belli ki bir çocuk beklentisini karşılıyor. İkiye bölünmüş adamın ağırlık noktasını aynı doğrusal çizgide dengeleyen bu imge, çoktandır çocuk sahibi olmak isteyen ama bu beklentinin olanaksızlığını kabul etmek zorunda kalmış adamın 'arzu enkazı'nı temsil ediyor. Bir bakıma tutulma, adamın arzusunu onunla aynı doğrusal çizgide dışsal kılarak görsel-dengeleyen bir simgeye dönüştürüyor.
Kolajdaki diğer bir tutulma, ikiye bölünmüş adamla onun arzusunun tam arasına düşen bir başka kişinin varlığı sonucunda ortaya çıkıyor. Denizin orta yerinde ve devasa bir ampulün ışığıyla ısınan, aydınlanan bu kişi, astrolojik tutulmanın zihinsel bir karşılığı olarak kendini anlamını kazanıyor. Deniz fenerinden, ansızın akla düşmüş bir düşüncenin etkisiyle koparak karanlık bir mimari yapı ile insan arasına düşmüş olan bu ampul, libidinal bir arzunun ya da sert bir düşüncenin, örneğin bir devrim düşüncesinin yerini alan bir zihinsel madde olarak konumlanıyor.
Öyleyse yapıt dahilinde üç tutulmadan söz edebiliriz; yapıtın anlamını ortaya çıkaran ve izleyiciyi söz kesen-araya giren bir varlık olarak konumlayan tutulma, bekleyenle beklenti arasına girmiş olan arzunun bir temsil olarak kendini görünür kıldığı tutulma ve ışıksız bir beden-mimarisi ile varlık arasına girerek zihinsel bir aydınlanmanın kaynak-nesnesi olan ampulün ortaya çıkarttığı tutulma.
Tüm bu süreçlerin dalgalı bir denizde konumlanmış olması, sıkıntı ve devinim, eylem ve bekleyiş arasındaki çelişkiyi aşan bir dişi kudretin varlığını hissettiriyor.
Esasında Yorumlanışına dışsal olma niteliği taşıyan bir kolaj ,muhtemel yorumları da göz önüne alarak kolaj’la diyaloğa girmeniz veya teorik olarak açıklamanız nesnesini çerçeveleyen bir çaba olduğu için yani çerçevenin de çerçevelenen içeriğe dahil olması sürrealist diyalektikte kusur oluşturmaz mı ? ve bu eyleminiz biz izleyicilere yapılmış bir itibarsızlaştırma edimi değil de nedir ? düşünümsel yorumlamaya kapalı ve duyarsız olan irrasyonel şiddettin o haşin Gerçek'inin paradoksal bir şekilde yeniden ortaya çıkışı trajik değil midir.oysa bu kolaj bir anlamda kendisine dair muhtemel teorilere yönelik bir tür önleyici saldırı niteliğini taşıyor.defalarca baktım.. bilinçdışı gibi kendi kendine dair yorumu var ufuk keşfetmek umudu tekrar bulmaya çalışmak süreksizliği reddetmeyen işbirlikçilere götürmez mi bizi….beni affet demeyeceğim direniyorum çünkü bana sunulan muazzam bir eser var bende oluşan anlamların farkındalığıyla sizin anlamlarınızın geçersizliğini buradan ilan ediyorum…
YanıtlaSilKolajı yorumlama çabam ya da sizin deyiminizle kolajla diyaloğa girme ısrarımın altında yatan neden, bir an için gerçekten yaşıyor olduğumu kendime ispat etme hırsı.
YanıtlaSilBu tam anlamıyla bir hırs çünkü varoluş ve onun yankısı arasındaki yer değiştirmelerin son zamanlarda beni iyiden iyiye köşeye sıkıştırdığını söylemek durumundayım; ben mi varoluşumun yankısıyım yoksa varoluş mu varlığımın yankısı...
Bu sorunun yanıtına dair bir girizgah yapmam gerekiyordu. O yüzden 'konuşma' ihtiyacı duydum, hepsi bu.
çok iyi anladım,aynı sorunsalla yüzleşiyor oluşum da beni ; sizinle kolaj'ınız arasında minimal bir gecikmeyle ontolojik statü tutulmasına süreklemiş olabilir.Aynı paradoks kuantum fiziğinin temellerinde de işlenmişti ''şeyin kendisi/kendinde şey''
YanıtlaSil