Hey dinleyin! Gönderdiğim ikili fotoğrafın üst karesinde ve arkasından dikizlediğiniz aktörün adı Denis Lavant; Leos Carax'ın 'Mauvais Sang' filminin ilk sahnesinde tüm çıplaklığı ile teşhir etmekte kendini. Alttaki karede ise yine aynı metro istasyonunda, ancak tam 23 yıl sonra, tüm tedirginliği ve yanlış bir 'kendi sağına bakmışlık' kaygısı içerisinde beni görmektesiniz. Elbette Denis, sinema tarihinin gücü adına daha estetik ve daha çıplak. Elbette ben kendi kişisel tarihimin sözde kudreti adına daha tedirgin ve 'miş gibi'yim!
Görüyorsunuz ki Carax, 26 yaşının -onun yaşında hiçbirimiz yoktuk ve dahi olamayacağız- verdiği heyecan ve hezeyanla filminin dramatik vurgusuna referans olan 'Postmodern-AŞI' gösterenini, Pasteur durağını gözümüze kadar sokarak çokça meşru kılmaya çalışmış! ODTÜ adındaki pek saygın üniversitemizde, adı geçen film hakkında verdiğim bir konferansta (2003) biri kalktı şöyle bir soru sordu bana: Neden yönetmen Pasteur'e bu kadar vurgu yapmış ki, filmde hiç kimse kudurarak ölmüyor! Mühendislik fakültesinden olduğuna inandığım bu arkadaşımıza tıbbi bir yanıt vermeksizin 'miş gibi' davranmaya devam ettiğimi hatırlıyorum.
Her neyse... Sıradan olmayan -film eleştirmeni olmayan- izleyiciye öykünün ilerleyen zamanlarında ne halt olacağını önceden sezdiren bu 'prolog sahne' beni zamanında öylesine etkilemişti ki (1993 - Kasım) günün birinde Lavant'ın çıplandığı yerin aynı koordinatında ve hiç de varoluşsal olmayan bir poz vereceğime dair yemin etmiştim kendime. Sanmıyorum ama umuyorum ki söz konusu yeminden siz de en az benim kadar haz almışsınızdır.
Merhaba,
YanıtlaSilUygun olduğunuz bir zaman diliminde sizi konuk yazar olarak bloguma davet etsem (daha doğrusu rica etsem) veya bir söyleşi yapsak kabul eder misiniz Tolga Bey? Vaktiniz var mıdır?
Selamlar...
Size de merhaba. Söyleşiden memnunluk duyarım. surrealist25@yahoo.com adresine sorularınızı bekliyorum. İlginiz için teşekkürler.
YanıtlaSil