15 Ağustos 2014 Cuma

La Fine del Mondo Nel Nostro Solito Letto in Una Notte Piena di Pioggia



İtalya ve İspanya'nın devrime açılan ya da açıldığını sandığım duvarlarını tek tek dolaştım. Tek derdim, işbu duvarların üzerine çizilmiş ve birbirine çokça benzeyen orak-çekiç figürlerini keşfetmekti. Nihayet, aralarında 1766 kilometre mesafe olan iki ayrı duvarda (Venice-Sevilla) biçimsel dahi olsa birbirine teğet geçmeyi başarabilen sol-politik libidonun estetik çağrışımlarını yakalayabilmeyi başardım! Gerçekten de kırmızıyla çizilmiş mekanik-ortodoks orak-çekiç, siyahla çizilmiş anarko-duygusal oraç çekice hayli benziyordu. Oysa bu keşifsel bütünlükte yine de eksik olan ve mutluluğumu ketleyen bir şeyler vardı. 

Çokça sevdiğim ülkeme geri döndüğümde, tüm bu arama / arınma süreçlerini tetikleyen esas göstergenin Wertmüller'in filmindeki bir sahne olduğunu hatırladım. 1994 yılından bu yana bilinçdışımda organize olmuş bu ironik sahne, beni onca yolu kendisine benzer proleter figürü, yani kendisiyle kardeş orak-çekici bulmak üzerine tetiklemişti. Fakat işin kötü tarafı, filmde Giancarlo Giannini tarafından bir yangın zımbırtısının dibine çizilen orak çekiç figürü ile benim keşfettiğim figürlerin birbirinden oldukça farklı olmaları idi; biri parmak patates, diğeri elma dilim 'çekiç' idi... Aradaki tahammül edilemez farkın hesabını sormak üzere Mc.Donalds'ın koca popolu yetkililerinden birini aramadım elbette. Tersine filmi bir kez daha izledim; Komünist-İtalyan Giannini'nin Amerikan-Feminist Bergen'i takibe başladığı o andan itibaren... 

Ama şimdi kafam daha da karıştı. Üç orak çekiç figürünün -kırmızı, siyah ve beyaz- arasındaki estetik-politik farkın hangi plastik anlam-ideoloji üzerinden konumlanması gerektiğini gerçekten bilemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder