Karaciğer testlerini yaptırmak için gittiğim hastanenin bekleme odasındayım. Karşımda 80 yaşlarında bir adam ve hemen yanımda 30'lu yaşlarını henüz geçmiş bir kadın oturuyor. Adamın elinde özenle montajlanmış mavi bir uçak maketi var. Boeing 737-400 tipi yolcu uçağına ait maketin iniş takımları, olması gereken yerin biraz önüne yapıştırılmış. Bu sevimli makete baktığımı gören yaşlı adam konuşma ihtiyacı duyuyor:
- Torunum yaptı, kendi elleriyle.
Aldırmaz bir ifadeyle başımı çeviriyorum. O sırada yanımda oturan kadınla göz göze geliyorum:
- Hiç torunum olmayacak. Geçen kış yumurtalıklarımı aldılar.
Üzgün bir ifade takınmadığımdan emin olduktan sonra cebimden yeni aldığım pipo tütününü ve pipomu çıkarıyorum. Uzunca bir çabadan sonra nihayet yanıyor pipo. Dumanı, karşı duvarın dibindeki saksı kenarına oturmuş tırnaklarını törpülemekte olan hemşireyi rahatsız ediyor. Törpüyü tutan eliyle 'sigara yasağı' ilanını gösteriyor. Başımla ilanı olumlayıp pipomu içmeye devam ediyorum. Bunun üzerine büyük bir hayranlıkla gülümseyip elinden törpüyü bırakıyor ve diz kapaklarına kadar inmiş olan eteğini biraz daha yukarı çekiyor. Çoraplarının bitiminde kirli sarıya kaçmış pembe donu görünüyor. Yeniden yanımda oturan kadınla göz göze geliyorum:
- Annem bana gebeyken tüm pembe donlarını yakmış!
Duymamış gibi yapıp yeniden karşımda oturan adamı izlemeyi tercih ediyorum. Adam, önünde duran ve üzerinde Alman çikolata reklamlarının olduğu torbanın içinden elli santim boylarında portatif bir klozet kapağı çıkarıyor. Kapağın alt kısmına monte edilmiş bir de taharet sapı var. Eliyle taharet sapını bir sağa, bir sola hareket ettiriyor:
- Almanya'da 40 yıl dahiliye uzmanı olarak çalıştım, Hannover kentinde. Orada hastaneler kiliseye bağlıdır. İnsanlar ya hastanede ya da kilisede günah çıkarırlar. Günah çıkaran insan pistir! O yüzden tam altı yıl, kendinden taharetli bu klozet kapağının tasarımı için çalıştım. Taharet sapını kıçınıza ve günahınıza göre ayarlayabiliyorsunuz. Böyle yaparsanız su şiddeti artıyor, böyle yaptığınızda ise azalıyor.
Adam gösterisini tamamladıktan sonra klozet kapağını yanındaki sandalyenin üzerine koyuyor. Yanımda oturan kadın ayaklanıp meraklı bakışlarla kapağın olduğu sandalyeye doğru ilerliyor. Hemşire, saksı kenarındaki yerini terk ederek yanımda boşalan koltuğa oturuyor ve bacak bacak üzerine atıp sağ ayak ucundan sarkan kirli delikli saboyu sallamaya başlıyor. Klozet kapağının yanında dikilmekte olan kadın, üzerindeki tek parça sarı elbisenin altından hemşireninkiyle aynı renkte olan külotunu indirerek kapağın üzerine oturuyor. Hannover'li doktor, kadının cesaretinden duyduğu memnuniyeti onun saçlarını okşayarak gösteriyor ve ağzından 'Deutschland Uber Alles' şarkısının ilk notaları dökülüyor. Hemşire, yakasındaki sararmış sakızı kırmızı uzun tırnaklarıyla sökerek parmağıyla birlikte ağzına sokuyor. O sırada oktavı yüksek bir osuruk sesi bekleme odasını ağzına kadar dolduruyor. Sesin şiddetiyle hemşirenin sabosu ayağından düşüyor. Doktor, mırıldandığı şarkıyı yarıda kesiyor. Klozet kapağındaki kadın, bacaklarını çapraz hale getirip konuşmaya başlıyor:
- Kendi türkülerini söyleyerek içimden çıkmaya çalışan şu hayaletler de olmasa...
Doktor kadını avuturcasına karşılık veriyor:
- Büyüklerimiz, yellenme sesi ve kuş ötüşü arasındaki estetik farkı ikincisinden yana olumlayarak bizi benliklerimizden soyutladılar. Bilmez misiniz ki yüzyıllardır bastırılan bu insani ses, zenci ırkının isyanından daha yaslıdır, daha şiirlidir?
Yanımda oturmakta olan hemşire, doktorun lafı bitmeden sağ bacağını diğerinin üzerinden indirip otistik bir çocuk tavrıyla söylenmeye başlıyor:
- Zenciler ülkemizi işgal edip tertemiz dişleriyle paramparça edecekler iç organlarımızı.
Hannover'li doktor sevinçle devam ediyor:
- Biliyor musunuz, başhekim de zenciymiş! Kendi teşhislerini koyamayan hastalarını siyaha boyayarak cezalandırıyormuş.
O sırada kapağın üzerinde oturmakta olan kadın işemeye başlıyor. Sandalye üzerinde biriken idrar, kadının kasıklarından bacaklarına doğru akıyor. İdrar akışını izleyen doktor, işaret parmağını ağzına götürerek söyleniyor:
- C vitaminini biraz fazla kaçırmışsınız.
Yanımda oturan hemşire yankısız bir kahkaha patlatıyor. Doktor, idrarın ayak bileğinde çatallaştığı yere burnunu götürüyor:
- Kokusu da Paskalya bayramını anımsattı!
Hemşirenin kahkahası aniden kesiliyor. Hannover'li doktor doğrularak diğer yanında bulunan strafor bardaklardan en üstte olanını alıyor ve kibarlığını bozmadan yanındaki kadına dönüyor:
- Numune almamda bir sakınca yok değil mi, Almanya'daki doktor arkadaşlarıma ve Bremen'de okuyan bakire kızıma göstereceğim.
Kadın tavrını bozmadan bacaklarını biraz daha aralıyor. Doktor, strafor bardağı, cılızlaşmaya yüz tutmuş bacaktaki idrar akışının ters yönünde gezdirerek numuneyi alıyor. O sırada yanımda oturan hemşire, sağ göğsünü sutyeninden dışarı çıkarıyor:
- Göğüslerim annemden bana kalan tek miras, tek armağan! Keşfedilmeden önce var olan, keşfedildikten sonra ise erkek dünyası tarafından yok edilen bu mistik küre, insanlığın taşıdığı en büyük bayraktır. Öyleyse bu organik kristal küreyi buzul çağına geçmeden, sıcacık sütü sade dondurmaya dönüşmeden bir an önce yalayınız!
Kapakta oturan kadının bakışlarındaki sabitliğe sinsi bir gülümseyiş ekleniyor. Hannover'li doktor, idrar dolu strafor bardağı ceketinin ön cebine yerleştirip kravatını gevşetiyor. Hemşire sandalyesinden kalkıp doktora doğru ilerliyor. Cebinden şeffaf bir serum hortumu çıkarıyor. Hortumun ucunu, açıkta olan sağ göğüs ucuna sıkıca bastırıyor, diğer ucunu da ağzına alıyor. Sonra ellerini göğüs kökünden göğüs başına doğru ritmik biçimde iterek sütün hortumun içine akmasını sağlıyor. Doktor, bu jestin gerekliliğinden emin bir biçimde 'Denn heute gehört uns Deutschland' dizelerinin geçtiği bir başka şarkıyı mırıldanıyor. Kapağın üzerinde oturan kadın, ayağıyla doktorun şarkısına tempo tutuyor. Hemşire, kendi sütüyle beslendiği hortumu biraz daha ağzına sokup dans etmeye başlıyor. O sırada boyası dökülmüş oda kapılarından biri aralanıyor ve sert bir kadın sesi ismimi söylüyor. Pipomun sönmesini beklemeden, testlerimi yaptırmak üzere aralık kapıdan içeri giriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder