Üniversitede Sinema-TV, görüntü yönetmenliği bölümü sınıfındayız. Ancak dersin hocası olan 50'li yaşlarda ve şişmanca kadını tanımıyorum. Onun yanında yine aynı yaş ve kilolarda misafir bir başka kadın hoca daha var. Omuzunda apoletler taşıyan bu kadını, aktris Gabriela Wilhelmová'ya benzetiyorum. O sırada diğer hoca, sunumunu yapmak üzere, en yakın lise arkadaşım K.A'yı kürsüye çağırıyor. Koca sınıfta tek dinleyici benim. Kimsenin olmayışını, K.A. sevilmediği için ona karşı yapılan bir protestoya bağlıyorum. K.A. kürsüye çıkıyor ve 'aşkın stalinistleşmesi' konusunda konuşmak istediğini söylüyor. Hoca, K.A'nın yüzüne bakmaksızın, 'biraz politik bir konu değil mi' diye soruyor. K.A, konunun politik olmadığını, yalnızca aşk denilen eylemin, şovenist, stalinist, kajucu ve napolist yan etkilerden kurtulması gerektiğini söylüyor. 'Kajucu' ve 'napolist' terimlerinin ne anlama geldiğini bilmediğim için utanıyorum. Sonra da ilkini Çin devrimiyle, ikincisini ise Napolyon ile ilişkilendiriyorum. K.A, ateşli konuşmasını sürdürürken sınıfa, oldukça bakımsız, 1.50 boylarında, zayıf, esmer bir kız giriyor. Çirkin ve kendisine büyük gelen soğuk renkli bir kazak giyinmiş bu kız, onca yer arasında gelip benim yanıma oturuyor. Bundan rahatsız oluyor ancak ona belli etmiyorum. Az sonra kızın, K.A'nın konuşmasını keseceğine emin bir tedirginlikte K.A'yı dinlemeyi sürdürüyorum. Gerçekten de kız, stalinistlerin artışından söz edildiği bir sırada, oldukça cırtlak bir sesle araya girerek Stalin'in aşk için tek kurtuluş olduğunu, iki kişinin birbirini 'Stalin' sayesinde daha dürüst bir biçimde anlayabileceklerini iddia ediyor. Bu aptalca yoruma inanılmaz sinirleniyor ve söz alıyorum. Sonra da kıza dönüp, devrimin çirkin ayakkabılarla ve koca kazaklarla yapılamayacağını, ayrıca bekaretini kuşlara bölüştürmeden özgürlükten söz edemeyeceğini söyleyip ondan sınıfı terk etmesini istiyorum. Misafir hoca söze girerek, kendime hakim olmamı, kimseyi sınıftan kovma yetkim olmadığını söyleyip çantasından kalın mumlar çıkarıyor. Sonra da mumları K.A'nın konuşma yaptığı kürsüye yerleştirip cebinden çıkardığı dev bir kibritle yakıyor onları. K.A. mumlara şaşırmaksızın konuşmasına kaldığı yerden devam ediyor. O sırada yanımdaki kız, bacaklarını çapraz konuma getirip ağlamaya başlıyor. Onun bu tavrına üzüntüyle karışık nefret duyuyorum. Sonra da suçluluk duyguma yenilip, iyi olup olmadığını soruyorum. O da bu derse gelmeden önce amacının saçlarına fön çektirmek ve güzel görünmek olduğunu ancak sosyalist bir kuaför bulamadığı için dağınık saçla gelmek zorunda kaldığını söylüyor. Kızın saçlarına daha yakından baktığımda, saman parçalarının saç aralarına dolanmış olduğunu görüyorum. Birkaç tanesini elimle alıyorum ancak ben aldıkça saman parçaları giderek çoğalıyor. Olgun bir tavır takınıp gırtlağımı temizleyerek ona, kepeğe karşı sosyalist şampuan kullanmasının sapla samanı birbirinden ayıracağını söylüyorum. O da umutsuz bir tavırla, eğer şampuan kullanırsa örgütten atılacağını ve parasının kesileceğini söyleyerek yeniden apoletli hocadan söz alıyor. Birden yüzü değişiyor ve bu kez daha acımasız bir şekilde K.A'ya saldırmaya başlıyor, ağzına ne gelirse söylüyor. K.A'nın kadın düşmanı olduğunu, tek yolun stalinizm olduğunu, kadın kurtuluşunun ancak tören adımlarla mümkün olacağını iddia ediyor. Apoletleri olan kadın hoca, yapay bir gülümseyişle kızı onaylıyor. K.A, kızın yorumuna o kadar sinirleniyor ki avcunu, önünde yanmakta olan kırmızı gövdeli mumun ateşine yaklaştırarak acı çekmeden öylece duruyor. Bir süre sonra gözünden bir damla yaş geliyor ama yine de canının yandığına dair hiç tepki vermiyor. O an yanımdaki kızı öldürmekle evlat edinmek arasında kalakalıyorum. Sonra da sınıfı terk etmeye karar veriyorum. Son kez K.A'ya baktığımda, ellerinin alev aldığını ancak yine de suskunluğunu koruduğunu görüyorum. Stalinist kız, slogan atarak K.A'yı manipüle etmeye devam ediyor. Apoletleri olan hocaysa, kızın attığı sloganlar eşliğinde sivri kırmızı ojeli tırnaklarını taşıyan kemikli parmaklarıyla pantolonu üzerinden vajinasını uyararak mastürbasyon yapmaya başlıyor. Bu sahneye daha fazla dayanamayarak sınıfı terk ediyorum. Müthiş bir mide bulantısı ile okulun birinci kat koridoruna kusmaya başlıyorum. O sırada üniversite yıllarında hayranlık duyduğum M.A.bana yaklaşarak ve başımı yavaşça okşayarak kusmamı izliyor. Kendimi müthiş güvende ve huzurlu hissediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder