10 Eylül 2010 Cuma

Entrechat


Mumyalanmış ayağının eczalı sargısı altında kalan ten enkazını ölü atletler müzesine kaldırıyorum. Sana en uzak gezegenin yükü altında dengeni sağlama çaban, yani kendi evrenini sınırlı uzayın içinde konumlandırma arzun, nesnel zamanı zamansızlıkla, sona kaderli hazzı sonsuzlukla takas etmene neden oluyor. Kemikleri törenle alınmış vücudunun politikayı ve sözler tarihini alaşağı eden jesti, mekanikmiş gibi görünen ancak bitkisel olduğu tartışılmaz ödünç bir enerjiyi varlığının merkezine oturtuyor. Ayağından güç alarak kendini kaybettirmeyi başaran bir labirent olma coşkun karşısında bağdaş kurmuş seni izliyoruz. Ensendeki gezegen tümörü, kesişmeyen ve asla kesişmeyecek olan bakışlarımızın kara deliği olmayı sürdürdükçe, tutulmuş nefes kadar statik kostüm tarihin, her şeye rağmen hazdan yoksunlaştırılmış cansız etnisizmin ideal egosunu okşamaya devam edecek.

1 yorum:

  1. dedi acaba eksik bıraktığı, gizlenen neydi, asla bilemedi.

    YanıtlaSil