8 Nisan 2009 Çarşamba

Kara Delik



İşemeden kaç şişe bira içebileceğimin hesabını yaparken yanıma o ana kadar görmediğim bir kız oturdu. Yanında taşıdığı büyükçe sayılabilecek çantasını bar masasına yerleştirdi. Takım elbisesinin izin verdiği kadarıyla bacak bacak üstüne attı ve küçük bir şişe Norveç şarabı ısmarladı. Gariptir ama ucuz bir benzin kokusu yayılıyordu kızın elbisesinden. Kuzey ülkelerine özgü bembeyaz bir teni ve yanardağ ağzından aniden fırlayan ve o sırada bilinmeyen bir kimyasalla tepkimeye girerek öylece donmuş lavları anımsatan dolgun göğüsleri vardı. Bir Norveç şarabına, bir bira şişeme baktım. İçki şişelerinin sınıf çatışması üzerine yaptığım eski bir inceleme geldi aklıma. Şarabın yanında iyiden iyiye zavallı görünen bira şişesini çaktırmadan kızın görüş alanından uzaklaştırdım. Eylemim yarıda yakalandı. Söze o başladı:

- Saçınızı sakalınıza karıştıran kadını merak ettim doğrusu.

Bira şişemi aynı yavaşlıkta eski yerine doğru sürdüm. Söze devam etti:

- Şu mastürbasyon yaparken ebeveynlerine yakalanan masum çocuk bakışınızı bir yana bırakın da bana kafanızdaki en çözümsüz soruyu sorun.
- Benzin kokusu... Üzerinizden yayılan benzin kokusunun nedenini merak ediyorum.
- Bana olan karşılıksız aşkına dayanamayarak bu hayattan göçen bir adama ait.
- Tam olarak nasıl bir göç bu?
- Üzerine benzin döktü ve ona sarılmazsam kendini yakacağını söyledi. Ben de dediğini yaptım ve ona sarıldım. Gevşekten sıkıya doğru giden bir sarılmaydı bu. Sonra arkamı dönüp bir sigara yaktım. Sadece tek fırt çekilen ve fırlattığınızda nereye gideceğini umursamayacağınız cinsten bir sigaraydı.
- Orgazm sigarasının dışa doğru üfleneni...
- Neden bira şişenizi saklamak istediniz?
- İçtiğiniz içkinin markası, aynı zamanda sarhoşluğunuzun markasıdır.
- Norveç aristokrasisi ile İngiliz işçi sınıfı arasındaki boşluk korkutuyor mu sizi?
- Sınıf çatışmasına inanmam.
- Boşluk Sartre’dır. Çatışma ise Marx. Çatıştıkça boşluğa düşersiniz. Varoluşçular böyle diyor.
- Sartre ideoloji değildir. Orgazm ideolojidir. Reich böyle diyor.
- Orgazm, karşılıklı kandırma oyununun tek taraflı kandırmayla aşılmasıdır. Ben böyle diyorum.
- En son ne zaman orgazm oldunuz?
- Şu anda...
- Ben, benim yüzümden orgazm olduğunuzu düşünerek ve siz, benim sizin yüzünüzden orgazm olduğumu düşünerek birbirimizi kandırıyoruz. Sonra siz, aslında benim yüzümden orgazm olmadığınızı bilerek tek taraflı olarak beni kandırıyorsunuz. Böylelikle orgazm olmuş oluyorsunuz.
- Her duyduğunuza inanma hastalığınızın kökeni her duyduğunuzu ‘bilmek’ hastalığına dayanıyorsa haklısınız.
- Üzerinizdeki koku başka bir adama ait.
- Size ait olmasını ister miydiniz?

Göğüslerinden aldığı güçle konuşan bir kadını durdurabilmeniz için tüm servetinizi kitaplara harcamanız gerekir. Sonra da hangi kitabın doğru zamanda okunması gerektiğini size öğütleyecek bir başka kitaba gereksinim duyarsınız. Bu kitabın, yalnızca durdurmanız gereken kadının kütüphanesinde olduğunu bilmeniz, araştırma hastalığınızı asla kösteklemez. Araştırmanın ‘var olmaya’ yönelik dinamik gücü, kadının cephesinde, ‘olmaya’ yönelik gerici bir güç olarak algılanır. Böyle durumlarda fren yapmak, savunma mekanizmanızdan çıkan kesif bir balata kokusuna neden olacaktır. İşte örneği:

- Balata kokusu sizden mi geliyor?
- Size karşı kendimi frenlemek zorundayım. Aksi taktirde sizinle sevişmek, sonrasında hızımı alamayıp her yanınıza boşalmak isteyebilirim. Bu istek kadehi sizin gibi tutan kadınlarda kötü niyetli bir içgüdüsel devinim olarak düşünülebilir. Böyle bir riske giremeyecek kadar kısa boyluyum.
- Açık sözlü adamlara bedenini teslim etmeyecek tek bir kadın yoktur. Karşı tarafın haberi olmaksızın aldığınız risk, sadece sizi ilgilendirir. Ve çoğu zaman bu risk, yaşanmamış yaslara, olamamış ilişkilere, denenmemiş sözlere neden olur. Yazık değil mi kendi kurguladığınız ve sürekli erteleyerek daha çok ölüme neden verdiğiniz bu cinayete?
- İşlenmemiş bu cinayeti örtbas etmek için tam da şu anda elimi gömleğinizin içine sokup, kurumamış kil sıcağı göğüslerinizi okşamama izin verir miydiniz?
- Siz göğüs sevmezsiniz ki... Yine kandırmaya çalışıyorsunuz beni.
- Demek sizden önce birlikte olduğum kadınlardan gelen benzin kokusunun nedeni de sizsiniz.
- Benimle birlikte olduğunuzu düşünüyorsunuz yani öyle mi?
- Sadece benim gibi konuşan kadınları sahiplenirim.
- Ve?
- Ve evet, sizinle birlikte olduğumu düşünüyorum.

Bar sandalyesi üzerinde bana doğru döndü kadın. Bacaklarını açık konumuna getirdi ve kumaş pantolonunun fermuarını indirdi, düğmesini çözdü ve elini külodundan içeri doğru sızdırdı. Bu iyimser jest, etraftaki kimseyi ilgilendirmedi. Sonra, külodundaki elini dışarı çıkarıp elimi tuttu ve kendisine doğru çekerek külodunun içine soktu. Çırpındıkça kan sızdıran bir kalp gibi atıyordu organı. Benzetmem gerçekleşti. Kadının külodundan dışarı kan sızmaya başladı. Çok geçmeden kan, pantolona bulaştı. Elimi çekmek istedim. İzin vermedi. Konuşmayı tercih etti:

- Ben kadın olduğumu kanıtladım. Şimdi sıra sizde.
- Bunu yapamam.
- Yersiz korkularınızla birlikte ölmenize izin vermeyeceğim.
- Tam olarak istediğiniz nedir?
- Sorduğunuz bu sorunun anlamsızlığını size göstermek.

Kadın sandalyesinden kalktı, önce pantolonunu ve sonra külodunu indirdi. Bu kötümser jest, etraftaki kimseyi ilgilendirmedi. Masanın üzerinden kadehini alıp emekler pozisyonda yere çömeldi. Masanın üzerinde kalan kadının çantasına baktım. Çantanın arasından kırık bir tuğla ve Japonca başlık taşıyan bir kitabın sadece yarısı görünüyordu. Yerimden kalkıp biramı bar sandalyesine bırakarak kadına doğru yürüdüm. Gülümsedi geldiğimi görünce:

- Sikin beni. Ne kadar kolay ulaşabileceğinizi gösterin bana. Yersiz acılarınızla birlikte ölmenize izin vermeyeceğim.

Çaresiz pantolonumu indirdim. Külodumla birlikte indi pantolon. Bu zorunlu jest etrafta kim varsa başımıza topladı. Varoş kızları çekirdek yiyip bizi izliyor, işadamları ise yanmayan purolarının farkında olmaksızın kimin daha çok zevk alacağına dair bahis kağıtlarını sallıyorlardı ellerinde. Konuşmayı sürdürdü kadın:

- Gösterin onlara sertleşmiş yüreğinizi. İçtiğiniz biranın hakkıyla sikin, İngiliz işçi sınıfı adına sikin beni.

Kadının kıçına odaklandım. Kapkara bir delik vardı ortasında. Ve gittikçe büyüyordu karanlık. Ter içinde kalmıştım. Saçlarının boyası akıyordu kadının. Saçından akan boyanın etkisiyle sapsarı olmuştu zemin. Barın kedisi akan boyayı yalıyor ve hayvan severlerin flaşları altında kendinden geçiyordu. Elimi kadının kıçına götürüp ortasındaki karanlığa dokunmaya çalıştım. Elim karanlıkta kayboldu. Sonra daha derine, daha derine götürdüm. Omuzuma kadar yok olmuştu bedenim kadının kıçında, karanlığın içinde... Dayanamayarak dile geldim:

- Yutuyorsunuz beni. Kıçınızla yutuyorsunuz.
- Bu sevişmenin, çocukluğunuzun hangi dönemine ait olduğunu bulabilirsiniz böylece.
- Norveç birası içen bir kadının kıç deliğinde olan bir sonlanış bu.
- Sınıfsal bir yoğunlaştırma yaptınız yine; Norveç Şarabı diyecektiniz sanırım.
- Sınıfsal ya da bedensel yoğunlaştırma... Ne farkeder? Tüm anatominizle içinize çekiyorsunuz beni.
- Alın artık hızınızı, her yanıma boşalma arzunuzu tekrarlayın.
- Tekrarlanan arzu, arzu değildir.
- Hala konuşmaya çabalıyorsunuz. Son verin artık bu cinayete.

Bacaklarım ve vücudumun büyük bir bölümü çekildi kıçın karanlığına. Sadece başım dışardaydı. Tek gördüğüm, havada sallanan bahis kağıtlarıydı. Tüm kurduğum bu cümleleri geçmiş zamandan çıkaracak kara bir deliğin ortasında, dünyanın merkezine doğru çekiliyordum. Güç sayılabilecek bir hamleyle, başımla birlikte dışarda kalan sağ elimi, biramı bıraktığım bar sandalyesine doğru kaldırdım. Nefesimi tuttum ve son anda kavradığım bira şişemle birlikte kadının açtığı karanlıkta kayboldum.

4 yorum:

  1. cevabi imgevi -kimyevi- anti-tezi için bkz.
    http://autohand.blogspot.com/2008/03/sondaj.html

    surrealismusun ruhuna değsin..
    amen

    YanıtlaSil
  2. Bence siz, Trier ve Haneke de seviyorsunuz.

    YanıtlaSil
  3. Aslına bakılırsa, ikisinin de canı cehenneme.

    YanıtlaSil
  4. - Sınıfsal ya da bedensel yoğunlaştırma... Ne farkeder? Tüm anatominizle içinize çekiyorsunuz beni.:

    Adam, burada devrilmiş.
    Bir çatışma esnasında değil ama sıkıntısından akan teri rahatça görünüyordu.

    YanıtlaSil