24 Ağustos 2008 Pazar

Dönen Salıncaklar ve Soko



Genital öncesine çekilmiş haz ilkesinin muhafazakar aksiyon alanı... Yeşermeye yüz tutmuş metafizik - şeffaf bir kürenin içine hapsolmuş kişiliklerin kendi ekseni etrafında dönmeleri. Bu dönüş, dünyanın yuvarlaklığını değil, kendiliğin yuvarlaklığını ve kaçınılmaz tekrarını kanıtlıyor. Yeryüzüne düşemeden asılı kalmış yağmur damlaları ya da birbirlerine çarpmaksızın yer kabuğunu soğutmayı başaran molekül tanecikleri gibi, ayrılan nesneyi ayrılma mesafesini koruyarak izleyen trajik ödev bilinci...

Kendisinin olmayanı yakalamak adına kollarını iki yana açmış, bacaklarını bilekten çapraz döllemiş kadın benim sevgilim, adı ‘Soko’. Birkaç zamandır birlikteyiz. Sonra günlerden birgün gitmeye karar verdik, adını hiç duymadığımız ülkelere. Henüz yolun başındayız. Lunaparkı arabanın camından ilk gören o oldu. Dinlenmek için durduk. Ona, salıncağa bindiğinde kollarını alabildiğine açmasını ve geleceğimizin tersi yönde dönmesini söyledim. Böylece olduğu yerde benden uzaklaşıp kendi özgürlüğünü kazanabilecekti. Ona, ne yönde dönerse dönsün, rüzgarın karşı tarafında olacağını söyledim. Böylece hayatı boyunca yüzüne çarpan tek imgenin ben olmadığımı anlayabilecekti. Ona, ne olursa olsun, bacaklarını bilekten çapraz kılmayı unutmamasını söyledim. Böylece organize edilmiş yerçekimsizliğin sözde hazzına karşı ‘gerçeklik’ dengesini koruyabilecekti...

‘Soko’ tam dört saattir durmaksızın dönüyor. Bir söylentiye göre sonsuza dek dönecekmiş... Onun, olduğu yerde yaptığı bu yolculuk; beni geride bırakmaksızın giderek ondan uzaklaştıran bu tekrar, ilişkimizin, diğer bütün ilişkiler gibi olduğu yerde, durduğu yerde çürümesine neden olacak. Varoluşumu merkez alarak kendi etrafında mistik bir düşük enstantaneyle dönmekte olan bu müthiş kadının giderek kurtlanmasını sabırsızlıkla bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder