Tanıtım: Bakın bu öyküyü 18 yaşında yazmıştım. Bu kadar, tanıtımın sonu.
Halıların atmosferde küçük yerler kaplayan dudak kıvrımlarını eğittikleri bir eve taşındık. Ayakların üzerinde
yürüyebildiğin tek mekan evimiz. Dışarıda ise bu kuralı bozup hasta insanları iyileştiriyorsun. Çikolatanın üzerine su ile içilmelisin. Dudakların,
derinliğin önüne geçmeli ve derinliğin sonunda, aritmik nefesin duyulmalı...
Don lastiği ile iç ruhsal çekişmeler arasındaki anlamsal bağlantı: Bisturiyle karnımı bir ucundan diğerine kestim, ellerimiz çenemizde
midemi izliyoruz. Bir süre sonra utanmamak için ellerimi mideme bastırıp kaşlarımı yukarı kaldırıyorum. Sen ise oturma odasına kurduğum ışık mekanizmasının
yüksek estetik değerine özdeş mavi ayakkabılarınla diğer odaya geçiyorsun. Yaşamın, yalnızlığın özünden güne geçmiş...
Ölürken seni ilk olarak görüp, bilinmeyen gerçeklerin poligamik ellerinde sesi kısık bir yaşlı gibi haykırmak istedim. Ölürken
seni ilk olarak gördüm. Ölmedim, soğuk kış gününde, az da olsa ısınmış evimizin tahta yatağında kitap okuyup cips yedim.
Bütün çirkinliklerden oluşan en güzel sentezler, tahta kepçenin acemiliğinde tabaklara dökülüyor. Sen, elinde kadeh,
kitapları kütüphaneye yerleştiriyorsun. Müzik notalarının boğaz doluluğu, önce kitaplara, sonra da saçlarına vuruyor. Sevgimizi resmileştirecek Fransızca
sözler arıyoruz. Ayrılık olgusunun olabilirliği, güneşli havada sallanan mavi muşambanın verdiği gerilime iğneli. Sanki birkaç dakikaya kadar mavisinden önce
saçlar sonra da garip kıvrımlı dudak parçaları fışkıracak. Benim senden istediğim, boşlukta bir üçgenin 'b' kenarı şeklini alıp,
durdurulabilecek şekilde dönmen. Düşler bir klakson sesine yenilmemeli...
Tüm resmilikler, resmiyetin bozulduğu noktada dudaklarını boyuyorlar. Ceplerinden düşen paralar ise kent soyluluklarını kutlayıp sevgiye dönüşüm
süzgeçlerinden akmayı bekliyorlar; resmiyetin bozulduğu yerde, içeriğine komiklik bulaşmış bir müzik seti seviyorlar.
Kimse müzik setimizi göremeyecek!
Fransız notalarının nikotinle dolmuş gırtlakları, vantilatörün pervanesi arasından geçip mideme doluyor. Ellerim ise entelektüel
dudakların gri halı üzerindeki dans figürlerini eğitiyor. Bileziğin, ücra sinemalarda oynatılan erotik filmlerin en kışkırtıcı nesnesi: Sen aldığım
her çeşit nefesin bileşkesisin. Bilgi düzeyin, ön ergen bir çocuğun basketbol dersi sonrası terli sırtına erişmiş. En kötüsü, boğucu düşünce
çubuklarının gündelik yaşam süzgecinden basit bir etki ile geçip, düşünceyi, çok basit başka karmaşık yalanlara sokmaları...
Bel kalınlığın, sonra da bacakların, tüm ama tüm rastlantılarla uyum içerisinde, bilmediklerini yanına alarak yürüyor.
Gülmek, flu pamuk tarlalarına dönüştü. Gülmek, sağ alt köşesi kırmızı olan siyah bir kareye dönüştü ve
hareketlerimiz, karanlıkta kaybolmuş müzik iplikçiklerine bağlandı.
Eski moda dergilerin kapak kızları, 'üreme'
organları üzerinde kaymış olan bezlerini düzeltip, çağdaş dişlerini, hoşgörü öğretisi altında fıstıklara geçirdiler. / 93
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder