26 Haziran 2009 Cuma
Jackson ve Tactile Deney
24 Haziran 2009 Çarşamba
19 Haziran 2009 Cuma
Citron
Her zamankinden daha hızlı hazırlandı. Kocaman limon desenleri olan tek parça bir elbise vardı üzerinde. 'Hangi ayakkabıyı giyinmeliyim' diye sordu. Sol ayağında tozlu altın suyuna batırılmış ince topuklu bir ayakkabı, sağ ayağında ise masa örtüsünden kırpıldığı izlenimini veren kumaşıyla kalın topuklu bir başka ayakkabı vardı. Sol ayağındaki ayakkabıyı tercih ettiğimi söyledim. Sonra da zamanı hızlandırmak için kol saatimi beş dakika ileri aldım. Aniden dış kapının önünde bulduk kendimizi. Seçmediğim ayakkabıyı giyinmişti. Bunun nedenini sordum. 'Ertelenen arzular, zamansızlığı kışkırtır' diyerek ayakkabısının topuğunu hızla yere sürttü. Yerin taş yüzeyinde doygun bir kıvılcım çaktı. Ahşap topuk alev aldı ve kısa sürede ayakkabıya sıçradı. 'Ayakkabın yanıyor, yanıyorsun' diye bağırdım içimden. Aniden durdu ve elbisesinin üzerindeki limon desenlerini avuçlayarak kumaşından kopardı. Sonra da avuçları içinde besili birer limona dönüşen desenleri ayakkabısının üzerine sıkmaya başladı. Kısa sürede söndü ateş. Elbisesi paramparça olmuştu. Elindeki suyu boşalmış limonları büyük bir özenle kaldırım taşına dizdi. Bunu yaparken gülümseyerek bana döndü ve 'ekşi, ateşin en büyük düşmanıdır. Birbirlerine duydukları kıskançlık her buluştuklarında yok ediyor onları...' Cümlesini tamamlamadan yanıma geldi ve bir eliyle ensemden sıkıca kavrayıp yırtık elbisesine doğru sürükledi yüzümü. Yırtıklardan birine giriverdi dudaklarım ve kitaplardan önce yazılmış bir refleksle emmeye başladım göğüslerini. 'Limon suyu' dedi, 'vücudundaki tüm mikropları, benden önce sevdiğin tüm kadınları öldürür...' Dudaklarımı göğüslerinden ayırdım ve elimin tersiyle ağzımı sildim. Elini uzattı. 'Benden önce yoktun ve benden sonra da olmayacaksın. Öyleyse ikimiz de aynı kadını, aynı anda sevmeliyiz' diye söylendi yüzüme bakmadan. Elini tuttum. Cihangir'den Karaköy'e indik. Yoksul sarhoşların sigara dumanlarıyla kapkara olmuş binalar geçtik. Terk edilmiş içki fabrikalarını andıran binaların arasında kasıklarına kadar çıplak turistler gördük. Gözüm birkaçına takıldı. İçlerinden uzun boylu olanı kırık bir cam parçasına bakarak makyaj tazeliyordu. Tam rujunu sürerken gözü bana takıldı ve elindeki cam parçasını güneşe doğru tuttu.
16 Haziran 2009 Salı
Güneş, Şehir ve Yalnızlık
Duyumsanan sıcaklık, yaşadığınız an’ı zamanın kendisinden soyutlayarak onu gelecekçi çizgileri korunmuş bir fosil haline getirir. Uzun süredir saklanmak adına bulunduğunuz ‘şehir’, kendi kafanızda yarattığınız bu olağanüstü sıcağa dayanamayarak nefesini tutar ve çok geçmeden ölüme karşı direnen topal bir arzuya dönüşür. Hemen hergün, hiç de mucizevi olmayan bu arzunun merkezine yaptığım yolculuklar, çocukluğumdan çıkan sinir uçlarını gündelik yaşam kaygısının sıradan zorunluluklarına iliştirir. Kazara çiftleştirilmiş birbirinden bağımsız iki imgenin kendilerinden bağımsız bir üçüncü imgenin varlığına yaptıkları hizmet, belki de yaşadığınız şehri sadece size ait kılan ölümlü bir enerjinin serbest kalması sonucunu doğurur. İç kanamayı çağrıştıran ve kabuğunu sıyırdıkça etkisi artan sıcakla birlikte içi boşaltılmış olarak size terk edilen şehir, travmatik bir yalnızlığı da beraberinde getirir. Kendi anlamlarından taşmaksızın doğrudan ahlaki ritüellere bağlı sayısız düşüncenin arasında yaşanan yalnızlık, sahip olunan tüm bilgiyi, nedensiz yere çökmüş bir malikanenin duvarında yamularak içeriğini kusuvermiş bir çerçeveye dönüştürür.
15 Haziran 2009 Pazartesi
Maddin ve Tactile Deney
13 Haziran 2009 Cumartesi
Rowlands ve Tactile Deney
9 Haziran 2009 Salı
İnfiltrasyon Korkusu
Yalnızlık, boşluk duygusunun dış kabuğudur. Onu soymaya çalıştıkça size yalnızca kendiniz olma fırsatı sunan kadınsı nefesi, tıpkı patlak bir lastiğin hava kaçırması gibi içinizden kaçırır, yitirirsiniz. Yamuk da olsa duvara asacağınız bir anlamınız olsun istiyorsanız yalnızlığınızı rahat bırakın. Adı eğlence tarihine karışan tek atımlık gecelerin onu parçalayıp yok etmesine izin vermeyin. Sadece size ait olan ve yalnızlığınızla çevrelenmiş boşluk duyumunuzu ikinci el suçluluk nöbetlerine kapılıp da görmek zorunda hissettiğiniz aptal dostlarınızın sonsuz gevezeliklerinde harcamayın. Hava kaçırıp kaçırmadığını anlamak için her on dakikada bir yalnızlığınızı kontrol edin. Eğer anlam veremediğiniz bir sızıntı hissederseniz hemen bir dahiliye uzmanına görünün. Onlar, içinizdeki boşluğun havasını muhafaza etmek için yalnızlık kabuğunu güçlendirir ve verdiğiniz ücret karşılığında sizden devasa bir yalnızlar ordusu üretebilirler.
8 Haziran 2009 Pazartesi
Proust ve Tactile Deney
4 Haziran 2009 Perşembe
Topor ve Tactile Deney
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)