3 Ocak 2011 Pazartesi

Fallus Fotokopileri


Çirkin sanatçıların, paralarıyla boyunduruk altına aldıkları güzel kadınları çanta gibi yanlarında taşıyarak diğer çirkin sanatçı arkadaşlarına hava satmaları, kadının sanat-zihniyet-üretim süreçlerindeki pazar payını arttırmıştır. Dilin dünyasına girmekle yitirdiği fallusu, yine dilini kullanarak geri kazanmaya çalışan sanatçı kişilik, bu kazanım boyutuna, Sigmund Freud'un deyimiyle 'anatomik eksik' kadını sokmasıyla, yazık ki ikinci kez kaybetmeye mahkum olmuştur. Bu denklemde kazanmaya 'mahkum' olan ise kafasını bile kullanmadan sanat / sanatçı ilişkilerinin güzide bir 'parçası' olan alımlı kadının ta kendisidir.

Güzel kadınları, yüceltilmiş dürtülerin 'düş egosu' olarak yanında taşıyan sanatçı kişilik, bu sayede imgesel 'ben'ini değil, ancak gündelik benliğini cilalayabilmiştir. Arzu nesnesi ve kendisi arasında varolan simgesel mesafeyi 'konuşarak', yani dil boyutunda aşmaya çalışan entelektüel eril kişilik, kadının yanılsamalı eksikliğini referans alarak kendini bütünleştirmenin stratejisini kurar. Eksik olanı daha da eksilterek bir 'bütün kendilik' yaratmaya çalışan eril zeka, sonunda çiş ve eski kitap (üretralin ve üretimin fantazyası) kokan odasında, feministler tarafından dövülme fantezileri hizmetinde mastürbasyon yaparak kendini, kendi idealinden itelemek zorunda kalır. Bilgi iktidarının yenemeyeceği tek biçimsel fenomenin baştan çıkarma olduğunu iddia eden Baudrillard, erkeğin kadını kullanarak kendi egosunu cilalaması düşüncesini, modernizme özgü eski moda, nostaljik bir züppelik olarak kabul etmiş ama yazık ki kendisi de, mastürbasyon için özel olarak entel piyasasına sürülmüş, gerçeklik ilkesinin hizmetinde ve sürekli dikik o güzelim fallus fotokopisinin bir parçası olmaktan kurtaramamıştır kendini.

Konuşuyor olmanın bizi arzu nesnesinden ayıran negatif itkisi, bir 'sahte nesne' olan fallusu hedef alır ve eril zeka, eksik olan bir nesneyi referans alarak kendi yanılsamalı bütünlüğünü meşru kılmaya çalışır. Kadının konuşması ise kendi anatomik kaderini, erkeğin sözde cilalanmış yanılsamalı bütünlüğünü referans alarak daha da eksiltir. Feminist ideolojimsinin en büyük çarpıklığı tam da buradadır. Kanayan bölgelerini inkar amacıyla tampon kullanmak yerine eril entelektüel dili kullanan / tıkıştıran feminist söylem, kendi depresif çift değerli duygularıyla (söz hasedi) örneğin eşcinselleri konu alan filmleri yarışmalarda birinci seçmeye devam etmektedir, edecektir de.

Özetle söylemek gerekirse, erkeğin, egosunu cilalama adına kadını kullanması, zaten yitik olan arzu nesnesini temsilleştirmiş ve egosunu cilalayan erkeğin kendiliğini ise sahteleştirmiştir. Bu yüzden sanatçılar, kendilerini nesne temsillerinde yitirdikleri için sahtekar, feministler ise nesneleri, kendilik temsillerinde yitirdikleri için bir 'sik' değillerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder