21 Ekim 2011 Cuma

Dipnotlar VI



* Bir film, 'içten' olmadığı gerekçesiyle nasıl yargılanabilir? Adına 'içtenlik' denilen soysuz ateşkes, her ne kadar 'içsel' gibi de görünse, kökünü dışarıdan alan değersiz ilkelerin ve onun ucuz etik standardının bir parçasıdır. Tam da bu yüzden, size yıllardır içtenliksiz filmler sunuyor olmaktan ve ileride de sunacak olmaktan mutluluk duyuyorum.

* Bayanlar baylar! Benden imkansızı istemeyin, bir ölünün yerini ancak bir başka ölü doldurabilir.

* Cinselliğin üç düşmanı vardır; utanmak, iğrenmek ve baştan çıkarmak.

* Aynı soluk üzerinde birbiriyle kesişmeyen iki zamansız arzu, biri çocukluğum, diğeri onun çocuğu.

* Bazı kadınların vücudunda yalnızca tek sarılmalık bir boşluk vardır.

* Jan Švankmajer'i, eşi Eva Švankmajerová öldükten sonra dahi yaşatan gücü nasıl açıklayabilirim ki? Sürrealizm, ölümsüz can çekişmedir!

* Sürrealist üretim fütüristik değil regresiftir.

* Usulünce gömülmeyen kadınlar, öldükten sonra da kıskanmaya devam eder.

* Türk sineması, üç-beş zibidinin özürlü fantezi alanına hapsolmuş çürük bir portakal ağacıdır.

* Üzerimde kalan, buğusundan uzaklaşan iki diş nefesin.

* Sol göğüs kanseri, tarih ve ideoloji arasındaki çatışmadan doğar. Üzerine karanfil bastırmak, patolojiyi sağaltmaz, tersine azdırır.

* Her nefes aldığımda nefesini vererek soluk tarihime senkronize olan şişme bir kadın satın aldım, konuşurken tıpası ağzımda kaldı.

* 2003 yılında kazandığım iki adet altın portakalı bozduracak manav arıyorum.

* Farklı dillerde aynı cümleyi tekrar edeceğime, tek dilde tüm sözcükleri yok ettim; Herz'in 'Spalovac Mrtvol' filmini bir kez daha izledim!

* Kopan bir 'bakış'ı doğru yere yapıştırmak için aynalardan numune topladım.

* Ben senin yokluğunum.

* Konuşmacı olarak katılacağım 47.Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde Otto Kernberg ile karşılaşacak ve ona nesnelerle olan ilişkimi anlatacağım.

* Yeşilçam 'emekçileri'nin narsisizmi, kırdırılamamış bir çekten farksızdır.

* Bir yerlere "...sarışın olmayan B.A. için" yazmışım. B.A. da kim? Neden karşılaştığım herkesin adı psikiyatrik bir vakaya dönüşüyor?

* Möbius Şeridi: Beni benden önce ve aslında nasıl seveceğimi bildiğin için de bir bakıma benden sonra sevmiş olmana şaşırmadım hiç.

20 Ekim 2011 Perşembe

19 Ekim 2011 - Rüya



Bir yüzü tamamen camdan oluşan lüks villanın oturma odasındayım. Sandalyeden kalkıyor ve içerideki odaların birine geçiyorum. Aile bireylerinin uykuda olduklarını görüyorum. Başlarının tam üzerindeki boşluğa ne zaman uyanacaklarına dair plastik bir saat asılı. Bir süre daha uykuda olacaklarından emin olduktan sonra yeniden oturma odasına geçiyorum. O sırada eve doğru altmış yaşlarında bir kadının yaklaşmakta olduğunu görüyorum. Koyu sarı saçlı, saçları üstten toplu, ucuz bir elbise takımı ve küt burunlu, çirkin topuklu ayakkabıları olan bu kadını tanımasam da ona karşı tarif edilemez, müthiş bir nefret duygusuyla doluyorum. Kadının, evin önüne kadar gelmesini bekliyor ve içerideki insanları uyandırmadan el işaretleriyle onun defolup gitmesini istiyorum. Yaptığım el-kol hareketlerine rağmen kadın oldukça dramatik biçimde gülümsüyor ve cebinden kıpkırmızı bir elma çıkarıyor. Ona karşı duyduğum nefret artıyor, hızla nefes alıp vermeye başlıyorum. Kadın, sağ ayakkabısını yavaşça çıkarıyor ve elmayı ayakkabısının içine koyuyor. Duyduğum nefretin yerini yüksek dozda bir cinsel saldırganlık alıyor. Neden böylesi bir duygu tarafından esir edildiğimi düşünmeye başlıyorum. Bastırmış olduğum bir takım dürtülerin su yüzüne çıkmış olabileceğini düşünüyor ve dürtülerin hangi anılara bağlanmış olabileceklerini hatırlamaya çalışıyorum. O sırada rüyada olduğumu anlıyorum. Bu müthiş avantajı, bastırdığım her şeyi bilincime tanıtmak adına kullanmam gerektiğini düşünüyorum. Ancak rüya görmenin 'bilinç' ile olan tezatlığını hatırlayıp yine de geçmişime odaklanmayı sürdürüyorum. Önce, çocukluğum sürecinde işkenceye uğrayıp uğramadığımı hatırlamaya çalışıyorum. İlkokul ve anaokulu dönemlerini aklıma getiriyorum. İlkokul hatıralarım temiz çıkıyor, anaokulu döneminde ise öğretmenlerim tarafından dövülüp dövülmediğimi hatırlamaya çalışıyorum. Bu sırada yaşlı kadın, içinde elma olan ayakkabıyı yavaşça ayağına giyinerek topuğuyla elmaya hafif bir baskı yapıyor. Elmanın çatlama sesi duyuluyor. Anaokulu hatıralarıma geri dönüyorum. Dövüldüğüme dair hiçbir anı gelmiyor aklıma. Sadece ders aralarında çişimi yaparken can sıkıntısından sürekli yukarıya baktığımı ve 'Visam Lord' isimli sifon markasıyla karşılaştığımı hatırlıyorum. Yaşlı kadın, yeniden ayakkabısını çıkarıyor ve ikiye bölünmüş elmayı ayakkabının içinden alarak bölünmüş olan yarısını, cebinden çıkardığı bir mektup zarfının içine yerleştiriyor. Ona karşı duyduğum cinsel merkezli nefret, önünü alamadığım bir cinsel arzuya dönüşüyor. Camla kaplı evin cam kapısına doğru ilerliyor ve kapıyı açıyorum. O sırada yaşlı kadın tarafından saldırıya uğrayabileceğimi, hatta kadının evdeki tüm aile bireylerini öldürebileceğini düşünüyorum ancak yine de cesur bir hamleyle içinde yarım elma olan zarfı kadının elinden kapıyorum. Bunun üzerine kadın, elini eskimiş mantosunun cebine sokuyor ve bir fotoğraf çıkarıyor. Fotoğrafta, çirkin bir ayağın, çürükçe sayılabilecek bir elmayı parmak ucuyla ezdiğini görüyorum. Bu fotoğraf ile daha önce internette karşılaştığım ve fotoğrafı kaydettiğim geliyor aklıma. Yaşlı kadın, yeniden ayakkabısını giyiniyor ve geldiği yere doğru dönerek yürümeye başlıyor. Ben de onun peşinden yürümeye başlıyorum. Kafamda onun tarafından 'terörize' edilmek düşüncesi var. Bu düşünce beni müthiş derecede heyecanlandırıyor. Birkaç adım atmışken, yaşlı kadınla ilgili düşüncelerimin aile bireyleri tarafından okunabileceğine dair tuhaf bir korkuyla son bir kez cam eve bakıyorum. Geriye döndüğümde, yaşlı kadının ortadan kaybolduğunu görüyorum. Elimde sıkıca tuttuğum zarfın ön yüzeyine bakıyorum ve 'Orgone Research Laboratory, Oregon' titrek el yazısıyla karşılaşıyorum.

16 Ekim 2011 Pazar

Jacques-Marie Émile Lacan'ın Zaman Çizgisi


Çeviri: Tan Tolga Demirci

1901: Jacques-Marie Émile Lacan, 13 Nisan'da Paris'te, Alfred Lacan ve Émilie Baudry'nin çocuğu olarak dünyaya gelir.

1903: 25 Aralık'ta Lacan'ın kızkardeşi Madaleine dünyaya gelir.

1908: 25 Aralık'ta Lacan'ın erkek kardeşi Marc-François dünyaya gelir.

1910: Freud, Uluslararası Psikanaliz Derneği'ni (IPA) kurar.

1919: Lacan, Stanislas Koleji'nde eğitimini tamamlar.

1921: Bedensel zayıflık gerekçesiyle askerde çürüğe ayrılır. Sonraki yıllarda tıp eğitimine başlar.

1926: İlk yazıları 'Revue Neurologique' dergisinde basılır. Paris Psikanaliz Derneği (SPP) kurulur.

1927: Klinik psikiyatri eğitimine başlar.

1928: Özel bir klinikte ve psikiyatrist Gaëtan Gatian de Clérambault'un altında, polis kayıtlarında adı geçen akıl hastaları için çalışmaya başlar.

1929: Lacan'ın kardeşi Marc-François, Benedictine grubuna katılır.

1930: İlk kişisel makalesini 'Annales Médico-Psychologiques' dergisinde yayınlar.

1931: Sürrealizme artan ilgisi yüzünden Salvador Dali ile tanışır.

1932: Doktora tezini, 'On Paranoiac Psychosis in its Relations to the Personality' adı altında yayınlar. Bir kopyasını Freud'a gönderir. Freud, metni aldığına dair teşekkürlerini içeren bir kartla karşılık verir.

1933: Lacan tarafından yazılan iki makale, sürrealist dergi Minotaure'da basılır. Alexandre Kojève, École des Hautes'de, Hegel'in 'Tinin Görüngübilimi' üzerine ders vermeye başlar. Lacan, ilerleyen yıllar içinde bu derslere katılımını sürdürür.

1934: Rudolph Loewenstein ile analizi süren Lacan, Paris Psikanaliz Derneği'ne 'aday üye' olarak katılır. Ocak ayında Marie-Louise Blondin ile evlenir ve aynı ay, ilk çocuğu Caroline dünyaya gelir.

1935: Marc-François Lacan, papaz olarak atanır.

1936: Lacan, 3 Ağustos günü, Marienbad'ta gerçekleşen 14. Uluslararası Psikanaliz Kongresi'nde 'Ayna Evresi' sunumunu yapar.

1938: Paris Psikanaliz Derneği'ne tam üye olur. 'Aile' üzerine yazdığı makale, 'Encyclopédie Française' dergisinde yayınlanır. Hitler'in Avusturya'ya olan müdahalesi sonrasında Freud Viyana'yı terk eder ve Londra'ya doğru yola çıkar. Paris'e uğradığı sırada, kendi onuruna düzenlenen organizasyona Lacan katılmama kararı alır.

1939: Lacan ve Marie-Louise'in ikinci çocukları olan Thibaut, Ağustos ayında doğar. 23 Eylül günü, Freud 83 yaşında Londra'da ölür. Hitler'in Fransa'yı istilası sonrasında Paris Psikanaliz Derneği'nin çalışmaları durur. Savaş süresince Lacan, Paris'te bir askeri hastanede çalışır.

1940: Ağustos ayında, Lacan ve Marie-Louise'in üçüncü çocukları Sibylle dünyaya gelir.

1941: Georges Bataille ile ayrı yaşayan Sylvia Bataille, Judith'i dünyaya getirir. Judith, Lacan'ın kızı olmasına rağmen, Lacan'ın Marie-Louise ile evliliği nedeniyle Sylvia, çocuğu için Bataille soyadını kullanır. Marie-Louise boşanma talebinde bulunur.

1945: Fransa'nın özgürlüğüne kavuşmasının ardından Paris Psikanaliz Derneği, çalışmalarına devam eder. Lacan, İngiltere'yi ziyaret eder ve beş hafta boyunca savaş sürecindeki psikiyatrinin durumu üzerinde çalışır. Marie-Louise ile gerçekleşen boşanma, resmiyet kazanır.

1947: Lacan, İngiltere'de yaptığı araştırmaları yayınlar.

1949: 17 Temmuz tarihinde ve Zürih'te gerçekleşen 16. Uluslararası Psikiyatri Kongresi'nde, Lacan, 'Ayna Evresi' üzerine bir başka sunum yapar.

1951: Lacan, Sylvia Bataille'in '3 rue de Lille' adresindeki evinde haftalık seminerlerine başlar. Aynı zamanda, Paris Psikanaliz Derneği'nin başkan yardımcısı olur.

1953: Lacan, Sylvia Bataille ile evlenir ve Paris Psikanaliz Derneği'nin başkanı olur. Haziran ayında Daniel Lagache, Juliette Favez-Boutonier ve Françoise Dolto, Paris Psikanaliz Derneği'nden istifa ederek 'Société Franchise de Psychanalyse (SFP)' derneğini kurarlar. Daha sonra, Lacan da Paris Psikanaliz Derneği'nden istifa ederek SFP'ye katılır. 8 Haziran günü, SFP'nin açılış toplantısında, 'The Symbolic, The Imaginary and the Real' üzerine sunumunu yapar. Paris Psikanaliz Derneği'nden istifa ettiği için Uluslararası Psikanaliz Derneği'nden de ihraç edildiği haberini alır. Eylül ayında, Roma'da 16.sı düzenlenen 'Latin Dilleri Psikanalistleri' kongresine katılır. Okunması uzun süreceğinden, yazmış olduğu 'The Function and Field of Speech and Language in Psychoanalysis' konulu makalenin bir kısmı, katılımcılara metin olarak dağıtılır. Kasım ayında Lacan, ilk halka açık konuşmasını 'Sainte-Anne' hastanesinde gerçekleştirir. Bu seminer zinciri, 27 yıl boyunca devam edecek ve sonrasında Lacan öğretisinin temelini oluşturacaktır.

1954: IPA, SFP'nin kendisine bağlanma önerisini reddeder. Heinz Hartmann, Daniel Lagache'a yazdığı mektupta, reddin nedeni olarak Lacan'ın SFP bünyesindeki varlığını gösterir.

1956: SFP, IPA'ya getirdiği öneriyi yineler ancak öneri, Lacan nedeniyle bir kez daha reddedilir.

1959: Öneri bir kez daha yinelenir. Bu kez IPA, getirilen öneriyi kurduğu bir komite yardımıyla değerlendirmeye alır.

1963: IPA komitesi Paris'e gelir, SFP üyeleriyle bir görüşme yapar ve raporunu hazırlar. Rapora göre SFP'nin üyelik önerisi ve IPA tarafından tanınması, Lacan ile diğer iki analistin 'eğitmen analist' sıfatının kaldırılmasıyla mümkün olabileceği şartını esas alır. Rapor ayrıca, Lacan'ın eğitmenlik işlevinin mütemadiyen engellenmesi gerektiğini şart koşar. Bununla birlikte rapora göre stajyer öğrenciler, Lacan'ın seminerlerine kesinlikle katılmayacaklardır. Lacan, IPA'nın bu tutumunu 'afaroz' olarak değerlendirecek ve sonrasında SFP'den istifa edecektir.

1964: Lacan, Ocak ayında, halka açık gerçekleştirdiği seminerleri 'École Normale Supérieure' merkezine kaydırır ve sonrasında kendi organizasyonu olan École Freudienne de Paris (EFP)'i kurar.

1965: SFP kapanır.

1966: Onun makalelerinden bir seçki, 'Écrits' adı altında yayınlanır. Lacan, Baltimore'daki Johns Hopkins Üniversitesi'nden konferans için davet alır.

1968: Lacan, öğrencilerin Mayıs protestosunu sempatiyle karşıladığını ifade eder. Vincennes Üniversitesi'nde, Lacan'ın takipçileri tarafından bir psikoloji departmanı oluşturulur. Merkez, kısa bir süre içinde öğrenci gösterilerinin merkezi haline gelecektir.

1969: Lacan'ın halka açık seminerleri, Faculté de Droit'ya kaydırılır.

1973: Lacan'ın 1964 yılında verdiği seminerin (The Four Fundamental Concepts of Psychoanalysis) düzenlenmiş bir versiyonu 'Éditions du Seuil' tarafından ilk kez basılır.

1975: Lacan, Yale Üniversitesi ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde konferans vermek üzere Amerika Birleşik Devletleri'ni ziyaret eder. Orada Noam Chomsky ile tanışır.

1980: EFP içindeki şiddetli anlaşmazlıklar nedeniyle Lacan, kendi kurduğu okulu kapatır. Onun yerine Cause freudienne'i kurar. Sonrasında, Lacanian analistler tarafından Caracas'ta düzenlenen konferansa katılır.

1981: Cause freudienne kapatılır ve yerine 'École de la Cause freudienne' açılır. Lacan, 9 Eylül günü seksen yaşında hayata veda eder.

2 Ekim 2011 Pazar

Dipnotlar V


* Aynı kadını seven iki şairin sigara dumanı karışmaz birbirine.

* Yok oluş, zamanın emir kipidir.

* Ne yaparsan yap, koskoca bir sileceğin mekanik büyüsü, camda kalmış düşünsel bir ayak izini silmeye yetmeyecektir.

* Cinderella katolik bir fahişeydi.

* Şu ya da bu insanlar, 'kişilik sarsılması' ödlekliği yüzünden, sıradan arzularını giderek daha da sıkıcı bir oyuncağa dönüştürüyorlar.

* Yüzün, boynundan aldığı güçle tersine açan çimentodan yapılma bir çiçek.

* İlk kez gittiğiniz bir ülkede, terk edilmiş insanları elinizle koymuş gibi bulduğunuz oluyor mu?

* Bir kadının cinsellik organını dezenfekte etmesiyle bir savaş alanındaki gerillaların öldürülmesi paralel kurgulanır.

* Elma şekeri, tekinsiz masumiyetin kozasıdır.

* Kadınların file çorapları, yürüyen birer bulmaca platformu. Sağdan sola iki: Duyumsanan eksikliği başka bir eksikle kapatmak çabası?

* Üzerinde tanımadığım bir kadının adı yazan doğum lekesiyim.

* Tren yollarında olduğu gibi film setlerinde kurulan şaryoların da makas sistemi olmalı. Kamera kayarken aniden makas değiştirebilmeli!

* Aynı kadını yeniden sevmek, yaşamadığınız bir acının yasını tutmak gibi.

* Una bulanmış utanç kaslarını belime sar küçük kız! Sana benzeyen pozlar doğur.

* Ölü sevici-vejetaryen bir arkadaşım var, sadece solmuş çiçek ve çürümüş lahanayla besleniyor.

* Sosyalist baba figürü, Fidel Castre!

* Kız liseleri, bir köşeye atılmış yarık araba lastiklerini hatırlatıyor bana.

* Modern bir cehennem yalnızlık.

* Hayat ve şarkılar arasında senkronizasyon yok, hep biri diğerinden önce başlıyor.

* Cenazeme gönderilecek çelenklerde çiçek yerine çiçek tohumları asılı olmalı.

* Sürrealist üretim fütüristik değil regresiftir.