29 Mart 2009 Pazar

Capital of Sorrow



Anna Karina: Sesin, gözlerin, ellerin, dudakların, sessizliklerimiz, sözlerimiz, yiten ışık, geri dönen ışık, aramızdaki biricik gülümseyiş.

André: Bellek çağrışımın negatifidir, aslolan çağrışımdır. Bu yüzden kadınlarıma adlarını ben veririm.

Eddie Constantine: Şehvet sonuçtur ve aşksız var olamaz.

Anna Karina: Öyleyse aşk ne?

André: Vahşeti kendi içine sızdıran, patlamak üzere olan balonların havasızlığından primitif hevesler doğuran, yaklaşmaktan korktukça içine çekildiğiniz o acımasız oyun.

Anna Karina: Yine de mutlu olmaya söz verdi dudakların sessizce...

André: Evliliğin, kişiyi aşık olmaktan koruması gibi, kişi de şiirden kendini korumak için şair olur.

Anna Karina: Bilgiyi arayışta, gecenin gündüzü yaratmasını izledim. Hiç değişmemiş görünürken biz...

André: Farklı coğrafyalarda büyümekte olan yoksulluk, lanetlenmez aynı nefretle!

Anna Karina: 'Uzağa, uzağa' dedi nefret.

André: Aşk, tüylü karanlık... Aşağı doğru büyüyerek ilahi bir yükselişe geçmenizi sağlayan çocukluk denizi.

Anna Karina:
'Yakına, yakına' dedi aşk.

J.L.Godard: Bir filmi duyumsamanız gerektiğine inanmıyorum. Bir kadını duyumsamanız gerekir, filmi değil... Film öpülemez!

10 yorum:

  1. Acının Başkenti

    Gözlerinin eğrisi dolanıyor yüreğimi,
    Bir raks, bir dinginlik çemberi,
    Zamanın aylası, gece beşiği ve güvenli,
    Ve eğer hiçbir şey kalmadıysa aklımda yaşadığımdan
    Gözlerinin her zaman görmediğindendir beni.

    Yaprakları günün ve pembe şarabın köpüğü,
    Rüzgarın sazları, kokulu gülücükler
    Işık dünyasını saran kanatlar,
    Gökyüzü ve deniz yüklü gemiler,
    Gürültü avcıları ve renk kaynakları.

    Tanların kuluçka yatağından doğan kokular
    Yıldızların samanı üzerinde yatan
    Saflığa bağımlı gün gibi tıpkı
    Dünyada bağımlıdır senin tertemiz gözlerine
    Ve akar bütün kanım bakışlarında senin.

    Paul Eluard

    YanıtlaSil
  2. Hımmmm... Ya çok alışmıştık halbuki Waits'in karşı koyulmaz çekiciliğiyle ''Last night I dreamed that I was dreaming of you'' diye başlayan tahakkumuna ki sizle bütünleşmişti sanırım, yani o baskın ses, bilinçli yada bilinçsiz bir tercihmiydi bilinmez ama ardılınız olmak üzereydi... Neyse buna da alışırız herhalde:)...

    YanıtlaSil
  3. "acının neyi?"

    başkenti..
    evet.

    http://autohand.blogspot.com/2009/03/26062006.html

    isa

    YanıtlaSil
  4. İyiki sevgili Breton, biz sevgili okuyucularını çok önceden bu konuda eğitmişsiniz:)... Neredeyse Godard denen adamın, tuzağına düşecektik... Yinede başarılı bir kandırmaca olmuş, zira kanmak üzereydik, tabii başucu metinlerimizden olan bu metin olmasaydı:

    http://surrealismus.blogspot.com/2008/06/jean-luc-godardla.html...

    Tüm bu tuzak haritaları için ne kadar teşekkür etsek az olur sanırım... Tabii bu kandırıldığımız zamanları özlemiyoruz anlamına gelmez, aksine çok özlemekle beraber Godard'ın özzellikle kadınları kandırmada çok başarılı olduğunu söyleyebiliriz, tuzak haritalarına rağmen tuzağa düşmek istiyorsunuz:)... Ve duyumsamak tehlikeli bir söylemdir ayrıca...

    YanıtlaSil
  5. değerli breton;
    bazen "gerçekler"in karmaşıklığı karşısında kelimeler kifayetsiz kalınca, kamera ile şiir yazılabiliyor olduğu ne kadar açık..

    godard'ın ise karina olmadan bu "şiir"i yazabileceğini düşünemiyorum nedense. hep karina'nın godard'sız neden varolamadığını düşünürüm, "adı" godard tarafından verildiği için mi?

    aslolan çağrışım olabilir ancak yine de "bellek" olmadan ne bu film, ne de bay eluard'ın "capitale de la douleur"ü olurdu.

    velhasıl, duyumsamanız gereken kadınlar ise, "kadınlarınız"ın adlarını belleğinizde tutmanız belki daha "doğru" olur diye düşünüyorum. zira tıpkı filmler gibi bazı kadınlar da öpülemez.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Vaziyet,

    Sizin için uzun sayılabilecek bir zamandan sonra yeniden 'yorum' üretmeye koyulmanız sevindirici. Üzerinizdeki 'henüz gelmiş kadın' kokusunu, 'yağmurda ıslanmış ikinci el paratoner' kokusuyla yer değiştirmek istiyorum. Zira duyumsadığım tam da bu...

    Eluard'ı pek sevmesem de 'Capitale de le Bonheur' imge zenginliği açısından önemli bir yerde durur benim için...

    Öpülemeyen kadınlara gelince, belleğimi tarumar edenin tam da o kadınlar olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

    Bellek, arzunun yarım kalmışlığı sürecinde ikiye bölünerek kendini koruma altına alan, bölünen parçalardan birine 'gerçek' ve diğerine 'düş' adını verebileceğimiz en arkaik nefeslerden biri. İşte gerçek çatışma, o nefesi aldığınızda hatırladıklarınızla verdiğinizde unuttuklarınız arasında yaşanıyor çoğu zaman.

    Hayatımdaki kadınlar, verdiğim nefesin yitik yüzleridir.

    PS: Bay André yukarıda, 'Bonheur' ve 'Douleur' sözcükleri arasında hatırı sayılır bir sürçme gerçekleştirerek 'bellek' testinden sınıfta kaldığını bir kez daha vurgulamaya çalışıyor.

    YanıtlaSil
  7. sevgili breton;
    düşündüm de, yönetmen bir sahneyi yeniden çekmek istiyorsa bunu sağlamak için gerekli şartları yaratmak dışında yapılabilecek bir şey yoktur. zira yönetmen o sahneyi bir şekilde mutlaka "çeker".

    "yağmurda ıslanmış ikinci el paratoner" duyumunuzu sevdim, ancak üzerine yıldırım düşmüş mü düşmemeiş mi bilmek isterim.

    hayatınızdaki kadınlar için diyecek bir sözüm olamaz elbette, siz nasıl diyorsanız öyledir. ancak ya gerçek-ya düş bir kadın için çok iyi bir ikilem gibi gelmedi bana..

    not: bonheur ve douleur sözcüklerini keşke sürçtüğü gibi bıraksaydınız da ben düzeltseydim. böylece kendime bellek testinden daima 100 aldığımı bir kez daha kanıtlamış olacaktım.

    YanıtlaSil
  8. Değerli Vaziyet,

    Üzerine yıldırım düşmüş ikinci el paratoner kokusu, başarılamamış 'orgone' deneyi kokusuna benzer. Reich'ın devrimciliğini model almış biri olarak böylesi bir kokunun aramıza girmesine izin vermem.

    Bununla birlikte belleğinizi sınayacağınız yeni test soruları ve nefes egzersizleri hazırlıyorum size.

    YanıtlaSil
  9. "ancak ya gerçek-ya düş bir kadın için çok iyi bir ikilem gibi gelmedi bana.."

    dönüşünüze memnuniyetim katlanarak artıyor sayın vaziyet.

    sanırım bay andré'nin önermesini, gerçek ve gerçeğin parçalarından türetilmiş düş kadınlar olarak okumak mümkün.

    bu okumanın geçerli olmadığı durumlarda,

    her bir kadına bir nefes düşer, bay andré de haklı çıkardı, bkz.mutluluğun başkenti..

    ancak bu duyusal pratik açısından uygulanamaz olduğundan,
    toujours bkz.acının başkenti

    her gerçek gibi kadın da acıdır.
    ve siz haklısınız sayın vaziyet.

    isa

    YanıtlaSil
  10. öncelikle söylemeliyimki, ben Eluard severim; hatta rezinstans dönemi şiiri bile bir nebze.
    godard'ın bk çekme olasılığı, sanırım sadece sürrealist 1 bilimkurgu olabilirdi.
    bu film için çok not aldım nedense hiç yazmadım.
    sadece eski bir zaman surreliasmus mail grubuna bir alpha şehri öyküsü yazmıştım.
    godard üstüne konuşmak bazen benim için sıkıcı olabiliyor, ama bu filmde tuha bir büyü var.
    eluard'ın şiiri ile anna 1 androitten bir kadına dönüşüyor; hatta vurgu daha da sert ancak gerçek-daha doğrusu çılğın aşk ile insanlığınıza geri dönebilirisnzi diyor; gösteri toplumunun yığınına.

    YanıtlaSil