17 Ocak 2009 Cumartesi

Maria'nın Fotoğraf Makinesi



Cronenberg'in en sevdiğim yanı, 'makine' göstermeksizin bilim kurgusal bir izleğin hakkından gelebilmesidir. Biyolojik terör, makinenin 'bilim' merkezci iktidarını devirerek onu kanla ıslatır, tükürükle ıslatır, terle ıslatır. Bu yüzden 'Rabid', '2001: A Space Odyssey'den daha iyi bir film, hücrenin informatif özelliği de komputer bazlı bilgi sisteminin katbekat üzerindedir.

Seçilen fotoğraf, Cronenberg'in biyolojik terörünü (bakışmak hücresel terördür) üstlenerek, yani aradan makineyi çıkararak fotoğraf çekme pratiğini esas almaktadır. Bakan ve bakılan arasındaki estetik gerilimi pragmatist bir duygusal çöplüğe (olumlu anlamıyla) indirgeyen söz konusu 'bakış', obtüratör sesinin yerini alan göz kırpma sesi ile bakanın kişisel tarihine yazılır.

Bakan, bakılanın gözünden kendini seviyorsa (modele aşık olan fotoğrafçılar) çekilen fotoğraf 'ego ideali' tabanlı bir fotoğraf; bakılan, bakanın gözünden kendini seviyorsa (fotoğrafçıya aşık olan modeller) modelin duruşu, 'ideal ego'yu referans alan bir duruş olarak poz'lanacaktır.

Post Scriptum:

Ego ideali ve ideal ego arasındaki fark, makinenin hangi marka olduğu ile ilgili değil (sözde profesyonel fotoğrafçıların sidik yarıştırır gibi kullandıkları makineleri saatlerce anlatmaları) bakışın 'bakışmaya' olan uzaklığı ile ilgilidir.

Post Scriptum 2:

Başlığın adı 'Maria'nın Fotoğraf Makinesi' olmasaydı, 'Biyolojik Terör Açısından Bakışın Transplantasyonu' olacaktı.

8 yorum:

  1. yorum olmaktan öte maria'nın merakı..

    transplantasyonun reddi durumunda nasıl bir uygulamaya gidilmesi gereklidir... ya da nakil bakış kurtarılabilir mi?

    bu transplantasyonun yarattığı sürekli ego ideali ve ideal ego döngüsü dünyanın son gününe dek devam edecek midir?

    ve ben bir maria olarak bana nakledilen bazı bakışları cennette ki bahçeme plante etmek üzere beynime hapsettim ... bu mübah mıdır?

    not: ve tebrikler andre dünyanın ilk simbiyotik transplantasyonunu duyurdun.

    maria

    YanıtlaSil
  2. Transplantasyonun reddi: İçrel gözün keşfi; imgesel bakışın, ‘nesnel öteki’ bakış ile beslenmesinin yerini alan mutlak delirme süreci. Bakışın temsil ettiği ‘tüm varlığın’ gözde değil de karın bölgesinde saklanmasının dilden uzak (söylemin söylenceye dönüşmesi) yaratım süreci... Bu süreci Klecks isimli filmin üçüncü öyküsünde işlemiştim. Bir daha işlemeye gerek var mı bilemiyorum...

    http://surrealismus.blogspot.com/search/label/Klecks

    Ego ideali ve ideal ego döngüsünün sürekliliğini konu alan ikinci sorunuzun altında, pre-şizofrenik sürecin tanımlanmasında yararlanılan ‘apokaliptik düşler’in bir benzerini sezdim. Sizi sıkan şey (kıyametin son kullanma tarihi) sorunuzu sıkıcı kılan şey ile (ideal ego ve ego idealinin taşıdığı anlamın boşaltılması) aynı kökene sahip. Siz, ‘dünyanın son günü’nü kendi sıkılganlığınızla eşanlamlı kullanıyorsunuz. Bu yüzden sorunuzun yanıtını ancak kendiniz zikredebilirsiniz.

    Son olarak ‘bahçe’, ‘beyin’ ve ‘bakış’ arasındaki serbest çağrışım hesaplarının çoğul varlığı karşısında, gerçekleştirmiş olduğunuz eylemin caiz olduğunu söylemem yerinde ancak anlam üretme açısından da ‘gereksiz’ olacaktır.

    Simbiyotik transplantasyon: Hayır, geç kaldım. Benden önce duyuranlar var...

    http://3.bp.blogspot.com/_iGVPerTj0aU/SXOdVpH_WMI/AAAAAAAABs4/Voe0oov7ySo/s1600-h/Rabid_R1-%5Bcdcovers_cc%5D-front.jpg

    YanıtlaSil
  3. tüm bu gerekli ve telaşsız açıklama için çok teşekkür ediyorum..

    ve.. o simbiyotik transplantasyon fikrini duyurmuş bir film seninkisi ise birazdan kapını açıp karşı komşudan tuz istesen gözgöze alelacele gerçekleşecek bir transplantasyon.. hmm aslında haklısın havva dan beri var..

    maria

    YanıtlaSil
  4. Tuz kapitalizmin hammaddesidir.

    YanıtlaSil
  5. kapitalizmin terlediği şu zamanda ... havva da terlerdi..
    maria

    YanıtlaSil
  6. Pozu veren ve pozlayan göz aynı kişiye aitse, çekilen fotoğraf ne ego ideali ne de ideal ego olur ya da her ikisidir..
    Bir başka açıdan da gözün kendine bakışındaki göz kırpma sesi, kişinin kendi estetik gerilimini tarihe yazıyor olma durumu mudur?

    p.s:
    Filmlerin ve blogunla malesef bugün tanıştım: (malesef daha önce neden tanışamadığımla ilgili kendime serzenişim.. )
    Saygı duydum ve beslendim teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  7. Soru: Bir başka açıdan da gözün kendine bakışındaki göz kırpma sesi, kişinin kendi estetik gerilimini tarihe yazıyor olma durumu mudur?

    Yanıt: 'Kendine göz kırpmak', ego idealiyle ilişkidedir. Çünkü bakıyor olma durumunu esas alır. Örneğin 'André Breton' olmak istemek, 'ideal ego' enerjisinden beslenir çünkü 'ideal' olan, geç dönem süper ego temsilcisinin hizmetindedir. Oysa araba kullanırken André Breton tarafından izlendiğini düşünüp vites değiştirme manevrasından haz almak, ego idealinin kapsamı alanındadır çünkü merkezinde 'hedef ego' değil 'bakışın' kendisi vardır. Bu noktada kendine göz kırpmak, 'ego idealinin' bir sonucu olarak 'kişisel estetik oluşturma' sürecinin parçasıdır. Yazıldığı tarih de zorlamak gerekirse 'kişisel tarih'tir evet, dünya tarihi değil elbette...

    PS. Beslenmiş olmanızdan haz duydum.

    YanıtlaSil
  8. andre breton yorumlarınız güzel,acaba sürrealiz çerçevesinde 'aşk'a ve 'tanrı'ya bakış açınız nasıl?Paylaşırsanız sevinirim.

    YanıtlaSil