22 Mart 2010 Pazartesi

21 Mart 2010 - Rüya



Uluslararası bir film festivalinin davetiyle Hollanda'ya gidiyorum. Festival alanında dolaşırken garip bir biçimde kendimi saklama ihtiyacı duyuyor ve bar bölümüne geçiyorum. Etrafa göz gezdirirken, üç kişinin, masalardan birine oturmuş gülüşmekte olduklarını görüyorum. Yanlarına gidip kendimi tanıtıyorum. İçlerinden biri (erkek) Türk olduğunu söylüyor. Diğer ikisi (kız ve erkek) Alman vatandaşı. Kız, esmer, orta boylarda ve kırmızı ojelerinin uçları yenmiş. Filtreli bir sigara içiyor ve adını okuyamadığım künyesi, neredeyse bileğinden düşecek kadar bol bir zincirle bağlanmış. Oldukça alaylı bir biçimde yanındaki adamla Almanca konuşuyor. Söze İngilizce olarak giriyor ve Türk olanı kastederek onun neredeyse Jörg Buttgereit'e benzediğini söylüyorum. Kız, Alman olan arkadaşıyla konuşmasını keserek söylediğime dikkat gösteriyor. Oldukça baştan çıkaran bir tavırla Buttgereit ismini çok sevdiğini söylüyor. Ben de tamı tamına şu cümleyi kuruyorum: 'I love his films mother than his name.' Kadın çığlık atarcasına gülüyor ve "Fehlerfrei, Mr.Oedip" diyor. O sırada korkunç bir utanç yaşayarak R.W.Fassbinder'in hayranı olduğumu ve onun en sevdiğim filminin 'Beware of a Holy Whore' olduğunu vurguluyorum. Kadının ilgisi benden kayarak yine yanındaki Alman'a odaklanıyor.

RÜYANIN ANALİZİ:

Hollanda: Otto Rank'ın 'Doğum Travması' kitabını yeniden gözden geçirdiğimde, büyükbaş hayvanların, hamile kadın görüntüsünü çağrıştırmaları ile ilgili olarak çocuklardaki hayvan fobisini tetikleyebileceği vurgusuyla karşılaşmıştım. Kitap, aynı zamanda iri hayvanlar üzerinden 'doğum travması' kuramını sağlama almaya çalışıyordu. Tamamen 'anne' figürü üzerine dayanan rüyada, mekan olarak Hollanda'nın seçilmiş olması, ülkenin büyükbaş hayvan üreticiliğindeki önemi ile bir anlam kazanıyor.

I love his films mother than his name: Rüyanın ve onun taşıdığı yoğunlaştırılmış anlamın kilit cümlesi. Buttgereit, Romero ile birlikte dünya nekrofilik sinemasının önde gelen isimlerinden. Ancak onu Romero'dan ayıran en büyük özellik, 'yaşayan ölü' anlatımından ziyade, anal-libidinal dürtülerin nesnesi olan cesetleri filmlerine konu etmesi. Cümledeki 'mother than' vurgusu, 'more than' klasik kullanımının yerine geçerek, kelimenin taşıdığı özgün anlamı, bilinçdışı bir gösterene dönüştürmüş. Mother/more (anne/fazla) kelime dizini, Lacanian yorum alanında hem 'nesne a' formülü gereği (anne/zevk fazlası) ilişkisine ve hem de hipotetik zevk formülü gereği (anne/ötekinin zevki) ilişkisine karşılık gelmekte. Nesne ilişkileri anlamında ise rüya, oedipal arzu nesnesi olan anneyi, nekrofilik bir temsilde 'ölü nesne' olarak tanımlıyor. Üstben örgütlenmesiyle birlikte, hadım edilme kaygısına paralel olarak terk edilmiş libidinal nesne (anne), nekrofilik filmlerin ustalarından sayılan Buttgereit'i muhatap alan cümlede ölü bir 'bağlaç/ceset' formunda ortaya çıkıyor. 'nesne a' figüründe, 'zevk fazlası' bağlantısıyla dışkı-cesedin yerini tutan anne, 'ötekinin zevki' figüründe ise olanaksız/bütünsel haz olan ensest tabusunu, 'love/mother/films(nekrofilik)' kelime dizgeleriyle aşmaya çalışıyor. Kısacası, terk edilen bir nesne ilişkisi, kurulan cümle yardımıyla nekrofilik-nostaljik bir libidinal sahada yeniden güncellenmiştir.

Fehlerfrei, Mr.Oedip: Alman dilinde 'eksiksiz' anlamına gelen Fehlerfrei -kelimenin rüyada algılanan ve çevrilen Türkçe anlamı önemli, yoksa Almanca duyumu değil- kusursuz bir ikili anlam içeriyor. Çelişik olan bu anlam dizgesi, rüya egosu ile rüyayı gören özne arasındaki bölünmüşlüğü alaycı bir biçimde söze dökmekte. Cümle, 'I love his films mother than his name' sözcük dizininden sonra kurulmuş. Önceki paragrafta, 'anne' ile cümle yapısı yardımıyla iletilen nekrofilik ilişki, bir sonraki cümlede ve Freud'un 'anadilini' kullanan kadın tarafından 'eksiksiz' olarak tanımlanıyor. Anadil (babanın adına karşılık annenin arzusu) kavramının, ülke-cinsiyet bütününde bir Alman kadının ağzıyla işlerlik kazanması, rüyada niçin erkeklerin (rüyayı gören olarak kendimi saymıyorum) konuşmuyor olduklarının da önemli bir göstergesi. Hipotetik bütünsel hazzın olanaksızlığına rağmen ölü nesne ilişkisini Buttgereit aracılığı ile gerçekleştirmiş olmak, yani cümle içinde dahi olsa bütünsel hazzın formülünü sunmak, Alman kadın tarafından 'eksiksiz' bir arzu olarak nitelendiriliyor. Bir bakıma dil dünyasında 'eksik' olan öznenin, formülün gizli sözlerini okuyarak bütünsel hazza ulaşma özlemi, alaycı bir tavırla kadının anadili tarafından onaylanıyor. Ancak sonrasında gelen 'Mr.Oedip' sözcüğü, öznenin üzerinden kalkan -bölünmüş olmayı onaran- çizgiyi, bu kez daha koyu bir biçimde yeniden çizerek ona dilin sınırlarında olduğunu (Oedip-dil-sembolik gerçeklik bağlantısı), yani konuşuyor olduğunu, yani konuştukça arzunun bir adım arkasına ya da bir adım önüne geçmenin kaçınılmaz olduğunu yeniden hatırlatıyor. Rüya egosu ile rüyayı gören özne arasındaki bölünmüşlük (dil ve cinsiyet -Mr- kanalıyla) her ne kadar bütünsel hazzı gerçekleştirme formülü üretilmiş de olsa ya da her ne kadar rüya dili, gündelik konuşma dilinin dışında yapılanmış da olsa, özne, kadının alaycı tavrıyla sert bir biçimde egonun imgesel dünyasından koparılıyor. Özetle, sözcükler, ister nesnel gerçekte ve isterse düşsel gerçekte kurulsun, kurulduğu anda, bütünsel zevkin hazza dönüşme süreci, 'zihinsel' bir etkinlik olan konuşma ile sınırlandırılmış oluyor.

Beware of a Holy Whore: Gerçekten de Fassbinder'in en iyi çalışmalarından olan film, rüyanın tamamını eline geçirmiş dil takıntısı yüzünden metin anlamında (filmin konusu) değil, biçim anlamında, yani kelime dizininin tam manasında bir değer kazanıyor: Kutsal fahişeye dikkat! Rüyayı görenin kendini uyardığı, dikkat etmesi gereken fahişe kimdir? Şüphesiz, hem anadilini kullanarak rüya göreni haz ilkesinin esas çocuğu ve mutlak zevkin eksiksiz 'öznesi' ile damgalamaya çalışan Alman kadın ve oedipal arzu nesnesinin nekrofilik bir sahada libidinal çıkış yolu bulan esas figürü, yani anne! 'Fehlerfrei, Mr.Oedip' kelime dizininin, mutlak çatışma yaratan, ancak temelde bir anlam bütünlüğü yakalamayı başarmış yapısına benzer biçimde, 'kutsal-fahişe' sözcükleri de aynı bütünlüğü zıt göstergeler taşıyan sözcüklerle kurmayı başarıyor. 'Kutsal-Anne' kelime çifti, anaların anası 'Kutsal Meryem' figürüyle eşdeğer bir anlam oluştururken, 'Fahişe-Anne' kelime çifti ise nekrofilik libidinal dürtülerin baştan çıkarıcı post-oedipal figürüne karşı bir sıfat ve bir uyarı niteliği taşıyor. Son çözümlemede filmin adı, şöyle bir cümle kuruyor: 'Kendinden kaynaklı bütünsel hazzı dil boyutunda yakalamaya çağıran, anneliği ile 'mitolojik' kutsal, ancak baştan çıkarıcılığı ile yapısal, hadım kaygısının doğrudan nedeni olan fahişe anneye dikkat!'

Fassbinder VS Buttgereit: Rüyada Buttgereit, yönetmen olarak seçiliyor ve onun adından çok (Lacan'ın 'Babanın Adı' kuramına kadar gidilebilir) çektiği filmlerin önemsendiği vurgulanıyor. Çünkü 'anne', bir ceset nesne (nostaljik nesne) olarak ancak onun filmleriyle libidinal (nekrofilik) bir anlam kazanıyor.

Biseksüel olan R.W.Fassbinder rüyada yönetmen olarak seçiliyor ve onun filmlerine 'hayranlık' vurgusuyla yaklaşılıyor. Çünkü cinsiyet rolünün henüz kodlanmamış olduğu pre-oedipal ve kısmen oedipal konumu, ancak biseksüel bir yönetmen yeniden canlandırabilir ve o dönemde yaşanan tehlikeyi (arzu nesnesi kaynaklı hadım edilme kaygısı) çektiği filmin isim dizgesiyle duyurabilirdi. Mitolojik kutsal anne (idealleştirilmiş anne) ile baştan çıkaran anne (iyi/kötü nesne) figürleri arasındaki çeşitlik, gizillik dönemine kadar yaşanan anne-çocuk ilişkisini net olarak özetlemektedir.

Not: Rüya, sadece esas noktaları temel alınarak, kısmi biçimde yorumlanmıştır. 'Kendimi saklama ihtiyacı duydum', 'künyesinden ismi okunmuyordu', 'başka bir Türk vardı', 'kırmızı ojelerinin uçları yenmişti', 'kadının ilgisi benden kayıyor' gibi ayrıntılar, çözümlenmeksizin olduğu gibi bırakılmıştır.

3 yorum:

  1. Pek tabii ki bilinçaltını bir 'karanlık' rüyaları da o karanlığı gözmede bir şifre olarak düşünüp analiz ettiğimizde, elimizdekiler kayda değerdir; ancak işte böylesi bir bilginin varlığı da bilinçaltını mesaj verdirtmeye mi iter! Zira, bazen rüyalarımda kararlar alırım sonra da aldığım bu kararların analizlerini yaptığımda esas ya da 'gerçek' kararlarım olduğunu düşünürüm, ama yine de birşeyden emin olamıyorum, bunun şifresi çözülmesi gereken bir mesaj mı yoksa bilinçaltımın dayattığı yani mesaj olarak görmemi istediği bir mesaj mı? Hal böyle olunca da septik davranmaktan kaçamıyorsunuz ancak bu septik tavır bile bilinçaltı için ayrı bir analizi beraberinde getirmiş gibi...

    Ve nedense 'Not'unuzda bahsettiğiniz 'kısmi biçimde yorumlama', ya da 'çözümlenmeksizin olduğu gibi bırakılan ayrıntılar', arkeoloji biliminde kullanılan bir yöntemi çağrıştırdı:
    Arkeoloji de topraktan çıktığı an eserin öyküsünü siz yazarsanız; hem teknik donanım hem bilgi birikimi bu öyküyü yazmanıza olanak tanır, yani eserin kimliğine, tarihsel ve kültürel uzantılarına bu şekilde -doğruya en yakın olarak- yön verirsiniz ki burası biraz tehlikelidir, zira yetkin değilseniz ya da bir çözümsüzlük noktasındaysanız müdahale edilmemesi çok daha doğrudur. Ancak bu bir teslimiyet değil, pragmatist anlık bir çözümdür, ta ki daha üst bir donanım ve daha yeterli bir bilgiye sahip olana kadar, topraktan çıkarmamak olduğu yerde gömülü bırakmak en doğru karardır!

    YanıtlaSil
  2. Şenliğe hollandaya yani seksin ve uyuşturucunun gırla gittiği baküsün kutsandığı bir yere gidiyorsunuz. Fakat şenliğin bu apaçıklığı bir tür rahatsızlık veriyor, belki rahatlamak için bir içki içmeli önce, sonra seks gelebilir... bu rahatsızlığı yenmek için bara gidilir. Masadaki türk, uluslararası şenliğe davet edilen türk kimliğiyle andredir. Kızın alman olması, alman pornolarının buralarda vakti zamanında belki hala bilemiyorum bir hayli iş yapmış olmasıyla bağlantılı olabilir. Kızın alman vatandaşı olarak sunulması ve pornografik çağrışımları olan bir dili çağrıştırmasına rağmen esmerliği, orta boylarda oluşu, ve kitschliği belki… rüyayı gören kişinin kendinden bozup yaptığı kadın kimliğine denk düşüyor… adam, rüyayı gören andre türk kimliğinde orada bulunan adama gösterip bir önermede bulunmasıyla kadının ilgisini çekmeye çalışıyor bak aslında o da almana benziyor, senin kadar pornoya açık… kadın bunu ilginç buluyor… pornografik bir davet oluşunu görüyor ve “oldukça baştan çıkarıcı bir tavırla” buttgereit” ismini çok sevdiğini söylüyor. Burada pornografi dilinden hoşlandığını ima ediyor. Ancak andre olayların bu kadar sert ve açıktan açığa gidişinden rüyanın başında da rahatsız olmuş ve saklanmak istenmişti… o yüzden kendi entellektüel alanına kaçıyor ve karşısındaki kadın kendisinin bir izdüşümü olduğundan bu hamleyi de rahatlıkla karşılıyor... (lacanian mind trick) aynı tarzda konuşmaya devam etmek ve kadının ilgisini sürdürmek hoşuna giderdi ama buda kendi rüya kurgusu gereği kadın pornografik imge ve lacan duruma fransız... bir başka alman yönetmen ismiyle ilgiyi sürdürmek isteyen andre beware of holy whores diyerek, belki baküsvari bir şenliğin tabuları hiçe sayan bir üyesinde kutsal fahişeden kaçmaktadır. sonuçta kendi isteğiyle kadın yeniden aynı dilden konuştuğu adamla konuşmaya devam eder. Burada bana göre lacanian mind trick- kendi kendisiyle entelektüel haz boyutundan öteye geçmek isteyen bir kadın/(burada andrenin kendisi o) karşısında libidonun bazal mı yoksa daha üst bir seviyede mi tüketilmesi, ya da bir üretime yaratıma gitmesi konusunda muallakta kalmış bir adamın kurgusu. Bazal arzu çok net. Entelektüel karmaşa ise fantastik. Dolayısıyla seçim yapmak güç. Haklısınız.

    YanıtlaSil
  3. Fahişe'yi (whore) çoğul yazmışsınız. İşin ucu öksüzlük kompleksine kadar gider, dikkat etmekte fayda var...

    YanıtlaSil