21 Aralık 2014 Pazar

1977


Erken sütten kesilmiş olmamın travmasını ve suçluluğunu önce üzerinden ve sonrasında üzerimden atmaya çalışan annem, böylesi bir depresif durumdan kurtulmak adına en iyi formülü, beni soykırıma uğramış toplumlara karşı gerçek bir aktivist olarak yetiştirmekte bulmuş. Gördüğünüz fotoğraf, 1977 yılında ya İstanbul-Göztepe'de, ya Kars-Ardahan'da ya da Trabzon-Sürmene'de çekildi. O yıllarda en azından üç ayrı yerde ve üç ayrı 'devrimci kişilik' olarak bulunup da nerede olduğunu hatırlayamamak erken sütten kesilmiş çocuklar arasında bohem sayılabilecek bir modaydı. Fakat size bir şey söyleyeyim; Kristof Kolomb'un Proto-Emperyalist ruhunu, psikanalizden de öte simyasal bir dönüştürücü olan 'Cinsiyetsiz Ayna'dan aldığım güçle kovduğum o an, özde -pardon sözde- hiç de kapitalist olmayan iki kazanç elde ettim:

a) Erken sütten kesilmiş olmanın reçetesini çokça 'emmiş' toplumlara atfederek ve azınlığın yanında yas tutsam da kaçınılmaz olarak öteki'ne göz kırpan-öteki'nin gözünü oyan 'yansıtmalı paranoid' bir patolojinin kucağına oturarak ve 

b) Anamdan ememediğim sütün acısını aşamalı evrensel-sosyalizme karşı duran emperyalist ideolojilerin burnundan getirerek. 

Neyse, bırakalım Reich'ın ya da Althusser'in dahi kökten idealist bulacağı bu hezeyanları. İnanın, mucizevi de olsa sırf yaşıyor olduğum için olacak, kişisel tarihim Marx'tan da Troçki'den de yaşlı. Tam da bu yüzden,1977 yılında Mrs. Oedipus tarafından çekilmiş, mekanı asılsız şu fotoğrafın ruhuna ithafen şöyle bitirmek istiyorum sözlerimi:

Arzu ve Devrim arasına giren en büyük kıymık memedir. Ona aynı ölçüde yaklaşıp aynı noktadan uzaklaşmak mümkün olmadığı için kusursuz devrim de, tıksırıncaya kadar doymak da hipotetiktir. Yani siz tüm bu biyolojik 'açlık-tokluk' gereksiniminizin diyalektik-sosyolojik yasalarını bir ideolojiye bağlamaya çalışırken biri aniden çıkıp da elinizdeki biberonu kaparak annenizin sütünü öyle ya da böyle markalaştıracaktır.

Çözüm mü istiyorsunuz? Obama'nın değil belki ama Kristof Kolomb'un ruhunu yeniden kovacak bir ayna tasarlıyorum 18 haftadır! Süt reçeli kadar 'zorla lezzetli' ya da orgon akümülatörü kadar 'kendiliğinden erotik' olmasa da yakında evimin tavan arasında satışa sunmaya başlayacağım. Ve Eros'un yasaları gereği Picabia'nın makine tasarımlarından daha az mekanik olan bu ayna/lar sayesinde erken kesilmiş sütlerinizin faturasını şahsen ödeyeceğim. Ama durun, sakin olun! Bu arkaik, hiper-materyalist projeyi satın almak için sıraya girmenize gerek yok, hepinize yetecek kadar ayna, hepinizi doyuracak kadar siz var. Yeter ki Kızılderili kostümünüzü giyip doğduğum günü bekleyin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder