29 Mart 2012 Perşembe

29 Mart 2012 - Rüya






















Bursa'daki evin mutfağındayım. Babam sofrayı hazırlamamı, kardeşimi arayıp nerede olduğunu sormamı ve yemeği servis etmesi için de anneme haber vermemi istiyor. Bir süredir onları görmediğimden bu angaryaya katlanabileceğimi düşünüyorum. Buzdolabını açıp dört tabak çıkaracağım yerde üç tabak çıkarıyorum. Sonra da annemin niçin tabakları buzdolabına koymuş olabileceğini düşünüyorum. Biraz daha dikkatli baktığımda, buzdolabının alt katında, bir dizi koka kola şişesine depolanmış irmik helvasıyla karşılaşıyorum. Aldırış etmeden tabakları masaya özenle diziyorum. Her tabağın yanına çatal-kaşık yerine üçer adet otuz santimetreye yakın bıçak koyuyorum. Sonra kardeşimi aramam gerektiği geliyor aklıma. Telefon açıp ona bir an önce sofrada olması gerektiğini hatırlatıyorum. O da takside olduğunu ve eve yaklaştığını söylüyor. Yanından oldukça erkeksi bir kız sesi geliyor. Kız şoförle konuşuyor ve mezarlıkta durması gerektiğini söylüyor. Taksiden indiklerini çarpan kapı sesinden anlıyorum. Bunun üzerine Üsküdar civarında olduklarını düşünüyor ve kardeşime Karacaahmet Mezarlığı'nda ne işi olduğunu soruyorum. Gelince anlatacağını söylüyor ve o sırada yanındaki kızın sesini yeniden duyuyorum. Bu kez bir balıkçıyla konuşuyor kız ve iki kilo istavrit istediğini söylüyor. Giderek sinirleniyorum ve evde yemek hazır olduğu halde niçin başka biriyle program yaptığını, ayrıca o kadar balığı nasıl yiyeceklerini soruyorum. Kardeşimin sesi, kız arkadaşı olduğunu düşündüğüm yanındaki kişinin sesine dönüşüyor ve sert bir tonla benden kendisini rahat bırakmamı istiyor. Ben de o erkeksi sesiyle bana emir veremeyeceğini, gidip lezbiyenlerle yatması gerektiğini söylüyorum. Karşılıklı bağırmalar sırasında telefon kesiliyor. O anda kapı çalıyor. Açıyorum ve karşı dairedeki komşu kadın çıkıyor karşıma. Kadınla konuşurken apartmanın tavan kısmındaki tuhaflık çarpıyor gözüme. Betondan değil, tomrukların yan yana dizilmesiyle inşa edilmiş ahşap bir ahır görüntüsü çiziyor tavan. Komşu kadına tam annemin evde olmadığını söylerken tomrukların arasındaki boşluktan annem başını aşağı doğru uzatıp 'buradayım' diyor. Gerçekten şaşırıyorum çünkü 60'lı yılların güneş gözlüğüyle ve başındaki şapkayla onun 30'lu yaşlarında olağanüstü güzel bir kadına dönüşmüş olduğunu görüyorum. Kelimeleri zar zor toparlayarak neden orada olduğunu, bir an önce aşağı inip yemeğe katılmasını istiyorum. Birden yüzü titremeye ve sonra da ağlamaya başlıyor. Güçlükle konuşarak, aşağı ineceğini ve onu beklemem gerektiğini söylüyor. Büyük bir şaşkınlıkla komşu kadına annemin neden böyle davrandığına dair rasyonel açıklamalar getirmeye çalışıyorum. O sırada annem merdivenlerden aşağı, bulunduğumuz kata iniyor. Üzerinde bembeyaz bir gecelik var. Onu evden kaçırmamı, haftalardır çatı katında saklandığını ve bir an önce çekip gitmemiz gerektiğini söylüyor. Tüm bu konuşma süresinde saçları giderek beyazlıyor ve en az 50 yıl daha yaşlı görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder