20 Nisan 2010 Salı

Womb


Yaşamdan uzak, ansızın bastıran bir ölüm gibi kendi yalnızlığımla yüzleştiğim, şarjı tükenmiş bir girdap gibi yutmaksızın beni sürekli yüzeyde tutan bu sokak, yolun sonuna geldiğimi, gidecek ya da çıkacak hiçbir yer olmadığını gösteriyor. Kemik kırıntılarının, alev almış tül perdelerin ve sancısız doğum ilanlarının arasında bir oraya, bir buraya turluyorum. Kırılmak üzere olan ve metreler boyunca uzayan şeffaf bir cam parçasının üzerindeyim. Günahlarımı taşıyan bu şeffaflık, her temizlik darbesinde simsiyah köpürerek başkalarının günahlarına dönüşen bu lanetli kirli beyaz, beni bir an önce karar vermeye zorluyor. O an, üzerinde durmakta olduğum cam parçasına yansıyan ve belki de ilk kez bir bütün olarak duyumsadığım bedenime bakıyorum; kemiksiz ruhun ağına yakalanmış, kendilikten uzaklaşma korkusunu, bir başkasının attığı düğümle savuşturma hünerini göstermiş bedenime. Oradan uzaklaşmak istiyorum. Hapsedilmişlik duygusunu aşarak kan pıhtısı kılığına girmiş bir meteor gibi ruhsal duvarımı kırıp geçmeye çalışan bedenimden kurtulmak istiyorum.

1 yorum:

  1. ''yaşam, ölüm, boş evren, varoluşun anlamı, insanoğlunun acıları....her zamanki şeyler....''

    YanıtlaSil