25 Eylül 2008 Perşembe

Lynch ve Tactile Deney


Deney No - 91
Deney Adı - Tactile Art
Denek Adı - David Lynch

Renk: Yanmış ekran kartı.
Koku: Kral Oedipus.
Dokunsal: Bacakları terlemiş bir kadını omzuna alıp oda oda dolaştırmak.
İşitsel: İçten patlamalı motor.
Tat: Havaalanında yere düşen kredi kartları.

7 yorum:

  1. ne zamandır bu konuyla ilgili "çenemi tutma"ya çalışıyorum sayın breton ama bu "tactile deney" dizinize takılmış durumdayım. evvela yöntemle ilgili bir sorum sonra ikinci bir sorum daha var:

    soru 1: deney sizin buluşunuz mudur ve yöntem olarak tamamen çağrışım mı kullanmaktasınız?

    soru 2: katılımcıların da bu oyunu oynaması serbest midir?

    not: eğer katılım serbestse ilk denek olarak david lynch beyi seçtim, bu sebeple sorular bu başlık altına yazıldı.

    not 2: eğer katılım serbest değilse bu yorum niteliğinde olmayan yazı da kendi kendini yok edecektir.

    YanıtlaSil
  2. Yanıt 1: Deney Jan Svankmajer'in buluşu ancak ben, farklı kombinasyonlar kullanarak ve uygulanabilirlik sahasını genişleterek deneyi biraz daha sürrealizme açık hale getirdim. Yöntem, zikrettiğiniz üzere 'çağrışımlar' üzerine kurulu. Ancak yaptığınız deneyi ve kullandığınız deney nesnesini tam anlamıyla duyumsamak durumundasınız. Yani o an aklınıza gelen bir şeyi değil de 'nesneden' yola çıkarak sezgilediğiniz şeyi, 'duyusal' kodlardan yola çıkarak formüle etme şartı var. Aksi taktirde denekler birbirine karışır ve deney başarısızlıkla sonuçlanır.

    Yanıt 2: Dileyenler, her şekilde bu oyunun bir parçası olabilir.

    Not: Lynch deneyinizi bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. o zaman deniyorum. itiraf etmeliyim ki çok zor! en kötüsü; "gevezelik"e yer yok!

    renk: köşelerinden yağmur suyu yemiş mor fon kartonu
    koku: deterjanla silinmiş seramik
    dokunsal: sıcak ütü yapışmış kadife perde
    işitsel: telefon ahizesini kaldırdığımızda işittiğimiz sürekli "la"
    tat: istiap haddini aşmış gökdelen asansörü.

    not: bu acemilik işim olsun

    YanıtlaSil
  4. Övgüye değer bir başlangıç ancak 'tat' duyusu beni biraz zorladı. Oral duyarlılığı yerinde ve jet motorlu uçak kullanan biri olarak 'istiap haddini aşmış gökdelen asansörü'nün nasıl bir tat ihtiva ettiğini doğrusu duyumsayamadım. Bu yetisizliği klostrofobime bağlamak çocukça olurdu ancak sanırım çocukluk yapmanın tam sırası...

    YanıtlaSil
  5. itiraf etmek gerekirse benim de en çok zorlandığım yer "tat" duyusu oldu sayın breton. mesela en kolayı da "işitsel" olandı. madem itirafa başladım, tahmin ettiğimden de keyifli olduğunu da itiraf etmeliyim. denemeye devam edeceğim.

    "istiap haddini aşmış gökdelen asansörü"ne gelince; yerçekimine karşı hareket etmeye çalışan ancak yeterli ivmeyi bir türlü kazanamayan sıkışık ve amacına ulaşması şaibeli olan yolculuk..

    yine ne dediğimi evvela ben anlamadım.

    YanıtlaSil
  6. başarısız tarif çabamı tekrar okudum da.. bunu "tarif etmek" çok zor maalesef. asansörün "metal"liği, gökdelenin "yüksek"liği ve elbette en önemlisi benim klostrofobimi (hatta asansör korkumu) da yazmalıyım sanırım. amma itiraflı bir çaba oldu bu!!

    YanıtlaSil
  7. Aynı patolojinin nesnesiyiz... Asansöre binemediğim için kaç asansör müziği kaçırdığımı anlatamam size. Bu bende ciddi bir müzikal boşluk yarattı. Playlist'im, tam da bu boşluğun trajik sonucudur sevgili Vaziyet. Özellikle de gençliğinize yakıştırdığım 14. parça!

    YanıtlaSil